|
 |
Şevket ÖZSOY
|
|
Tarik Arapça yol anlamına gelmektedir. Tarikat ise en kısa tanımı ile Allah’a ulaşma yolarından biridir. Hicri 6. yüzyıldan itibaren başlayarak çok sayıda tarikat kurulmuş ve bunlar çeşitli kollara ayrılarak bütün İslam dünyasına yayılmış ve günümüze kadar gelmişlerdir.
Tarikatların her zaman misyonu insanları iyiye doğruya götürme, mutlu, huzurlu birer mümin yapmaktır.
Orta Asya’nın Müslümanlaşmasında önemli roller oynayan Hoca Ahmet Yesevi Türk dünyasının ilk tarikat lideri olarak bilinir. Hoca Ahmet Yesevi’nin emriyle müritleri Anadolu’ya akın akın girmeye başlamışlar, daha Alparslan Malazgirt’te o büyük zaferi kazanmadan önce Horasan Erenleri dediğimiz Alperenler Anadolu’da önemli noktaları tutmuşlardı.
Anadolu Selçuklu Devleti merkezi otoritesini kaybedip Anadolu’da Moğollar terör estirmeye başladıkları günlerde halkı teskin eden, rahatlatan ve koruyan hep tarikatlardı.
O gün Anadolu’yu Müslümanlaştırıp Türkleştiren tarikatlar, aynı şekilde Osmanlı Devleti’nin kurucu unsurları olmuşlardır. Ahiler, Bektaşiler, Mevleviler, Kadiriler Osman Bey’e gazalarında destek vermişlerdir.
Osmanlı’nın son dönemlerinde bütün kurumların bozulduğu gibi maalesef Tarikatlarda bozulmuş, asli görevlerinden uzaklaşmışlar siyasete, ticarete bulaşmışlar, neredeyse cahilleştirilmiş halka cennetten arsa satmaya kadar götürmüşlerdir işi.
II. Mahmut yeniçeri ocağını kaldırırken bu serserilerin yuvası haline gelen Bektaşi tarikatını kapatmıştı. Nihayet Cumhuriyetle birlikte Mustafa Kemal halkı bir sömürü yuvası haline gelen bu tarikatları kapatmıştır. Süreç içerisinde dinini daha doğru kaynaklardan öğrenen Türk Milleti günümüzde tarikatları, cemaatleri tekrar canlandırmışlardır.
Samimi bir şekilde insanların dinini daha iyi yaşayabilmesi, temiz bir toplum meydana getirmek için halisane bir şekilde çalışan bu gruplar halkın teveccühünü kazanmışlardır.
İnsanlara yardım elini uzatan aldıkları tövbelerle kötü alışkanlıklardan uzaklaştıran, sohbetler ile iyiyi doğruyu anlatan, açtıkları eğitim kurumları ile bilinçli bir gençlik oluşturmaya çalışan, Kur’an kursları ile gençliğe sıcak yuva ve ilim öğreten çağımızın bu sivil toplum örgütlerine karşı çıkmak bu milletin gerçeklerine karşı çıkmaktır.
Lakin bu kurumlar asli görevlerinden uzaklaşarak, insanların manevi duygularını kullanarak ticarete, siyasete girdikleri ve doğrudan müdahil oldukları zaman inananlar karşısında ciddiyetlerini ve inandırıcılıklarını kaybedeceklerdir. Halkın onlara duydukları muhabbet eksilecektir.
İnancımız gereği bizi Allah’a ulaştırma gayreti içerisinde olması gereken tarikatlar inananlar sayesinde oluşturdukları maddi ve manevi güçlerini halkı daha fazla sömürmek, yönlendirmek yerine yine halk için kullansalar daha faydalı olacaktır.
Geçmiş dönemlerde olduğu gibi şefkat ve huzurun yuvası olan tarikatlara her Müslüman’ın ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Günümüzdeki sivil toplum örgütü de diyebileceğimiz bu kurumlar toplum adına daha bir çok faydalı hizmetlere imza atabilirler.
|