Bir yardım gönüllüsü; Halil İbrahim İdik
Halil İbrahim İdik yıllardır tek başına gönüllü dostlarının desteği ile yardıma muhtaç ailelerin yardımına koşuyor.
Kimisine ayakkabı ,kimisine erzak ,kimisine bir tas çorba götürüyor . Kendisini dar gelirli insanların maddi sorunlarını çözmeye adayan Halil İbrahim İdik tam bir yardım gönüllüsü. Tek bir amacı var Allah'ın rızasını ,mazlumun duasını kazanmak. Halil İbrahim İdik artık yardımlarını İyilik Yolu Derneği olarak ulaştırıyor.
Halil İbrahim İdik kendi sosyal medya hesabından bakınız bayramı ve çalışmalarını nasıl değerlendiriyor...
Bayramın coşkusu sinemi sardıkça, nefsimin tembelliği de bedenimde kol geziyor. Bir besmeleyle, ancak Rabbimin vereceği bir gayretle elimden gelenin en iyisini yapabilmeye niyet ediyorum. Çünkü insanım. Yapabileceğim kadarından mesul, yapamayacaklarımdan muafım.
Bazen hududumu aşacak nice hedefleri koyuyorum kendime. Sonra hedefe varamayınca kızıp söyleniyorum kendime. Oysa seni Yaratan senin omuzlarına taşıyamayacağını koymamışken hududunu aşacak emelleri omzuna yüklemek senin ne haddine diyorum. Kendi kendime kendi hakkıma giriyorum. Bunun da vebalini kendi boynuma doluyorum. Oysa hayatın akışında bahşedilen birkaç sorumluluk ve ufkuna koyacağın rıza-ı ilahi kâfi değil mi? Önce onların hakkını teslim et, ötesine bakarsın.
Zamanın bereketini nasıl arttıracağını bildiğin hâlde bu bereket sırrını hayatının merkezine sabitlemeden zirvesine göz koyduğun dağlara varamazsın. Bırak varmayı şairin dediğin gibi, “Çitleri dahi aşamazsın” diyorum kendime. Ah nefsim, sen varsın bir de! Ama galebe çalamayasın diye ciğerlerime nefes doldukça çırpınacağım. Öyle birden seninle olan savaşımı kazanamam, biliyorum. Birden kılıç indirip susturamayacağım seni. Ama azimle ve sürekli her sillemi sana indireceğim. Çünkü biliyorum ki, benim Peygamberim’in (s.a.v) “az ama devamlı olanı makbul” düsturu hem ruhuma hem bedenime şifa. Şifamı kalbime ve yaşamıma iliştirme gayretiyle göğsümden taşan bu rahmet baharını bu sözlerimle ayan ediyorum.
İçimde büyük bir bahar savaşı var. Rahmet iklimiyle bahar mevsiminin birleşip gönlümde kelebekleri uçuşturduğu bir savaş. Ravza-i Mutahhara özleminin kokusu, secdelerin Kabe’ye kavuşma arzusu ve Kudüs sızılı Ramazan ikliminde yaşadığım bir savaş. Bilmem kaçıncı dünya savaşı değil bu içimdeki, nefsimle ve şeytanla mücadele ettiğim bir bahar savaşıdır benimkisi.
Halil İbrahim İdik