Eğitim-İş Kırıkkale İl Temsilcisi Saim Cengiz sendika binasında basın açıklaması yaparak Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i eleştirdi. Cengiz konuşmasında; ‘Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bütçe görüşmeleri sırasında TBMM Genel Kurulu'nda yapmış olduğu konuşmada;
"Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2023 yılı itibariyle geçerli 2 bin 709 tane protokolümüz var. Bu protokollerden bin 167 tanesi resmi kurumlarla, 550 tanesi STK'larla, 986 tanesi ise TEMA'dan Kızılay'a bir sürü STK'yla. Bunların içerisinde sizin 'tarikat, cemaat' dediğiniz, bizim 'STK' dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Ben bu protokollerle bize destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor. Onlardan siz bunun için rahatsızsınız. Ben o STK'larla protokol imzalamaya devam edeceğim. Çocuklarımın dağa çıkmaması için sizin insan kaynağınıza, insan yetiştirmemek için buna devam edeceğim." ifadelerine yer vermiştir.
Konuşma içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere Milli Eğitim Bakanlığınca tarikat ve cemaatlerle protokol yapıldığı, en az 10 tane mevcut protokol olduğu ve protokol yapılmaya da devam edileceği, bizzat bakan tarafından ikrar edilmiştir. Söz konusu açıklamalar ve yapılan uygulamaların itirafı ve de yapılmaya devam edileceğine dair ifadeler açıkça suç ikrarıdır.
Ülkenin neredeyse en büyük taşra teşkilatı ağına ve de en çok personeline sahip olan Bakanın başında olduğu Milli Eğitim Bakanlığı'nın bunca kamu kaynağı sarf etmesine karşın tam olarak hangi kamu hizmetini ne gerekçeyle yerine getirememektedir ki; başkaca tarikat ve cemaatlerin ilave olarak desteğine ihtiyaç duymaktadır. Sayın Bakan bu açıklamalarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Milli Eğitim Bakanlığını aciz durumda gösterme gafletinde bulunmuştur.
Peşinen belirtmek gerekir ki Bakanlığın imzaladığı bu protokollerle yapılan asli göreve ilişkin bir takım cemaat ve tarikatlar adı altındaki dernek ve vakıflara yapılan yetki devrinin gerekçesi olarak Bakanın ifadesiyle; "Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor." şeklinde ki gerekçe ise akıllara zarar ve açıkça Türkiye Cumhuriyeti Devletinin itibarını zedeleyecek ve aşağılayacak nitelikte bir değerlendirmedir .
Bakanın bu ifadesiyle, terörle mücadelede hayatları pahasına görev yapan kamu görevlileri dahil hiçe sayılarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yok farz edilerek terörle mücadeleyi kim olduğu belirsiz bu tarikat ve cemaatlerin yerine getirdiği iddia edilmektedir. Dahası bizzat kendi sorumluluk alanı altında bulunan dağa gitmeyi önlemek konusunda her türlü eğitim faaliyetini yerine getirme görevi bulunan bir Bakanı'nın bu ifadesi kendi görevini ihmal ettiğinin de ayrıca ikrarı olmuştur.
15 Temmuz hain darbe girişiminin hafızalarda taze olduğu şu dönemde, tarikat ve cemaatlerin devletin kurumlarına sızmasının oluşturduğu milli güvenlik tehdidi ortadayken Bakanın tarikat ve cemaatleri devletin içinde faaliyet göstermesine olanak sağladığına yönelik itirafı açıkça suç ikrarıdır. Bu kapsamda Eğitim-iş Merkez Yönetim Kurulu Milli Eğitim Bakanı hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.