Geçtiğimiz Pazar günü yurt genelinde bir sınav yapıldı.1,5 milyon genci doğrudan ilgilendiren,aileler ile birlikte en az 6 milyon insanı etkileyen bir sınav; YGS (Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı). 1,5 milyon öğrencinin sınandığı bir sınav. Ogün görevli olduğum sınavda öğrencilerin yüzlerine baktım ve çok şey gördüm. Öncelikle 30 yıl önceki kendimi gördüm. Her biri pırıl pırıl olan gençlerin yüzlerinden gözlerinden neler okunmuyordu ki. Sanki sınav diyorlardı,bizim sınandığımız soruların birer av olduğu bir uygulama değil sistemin bizi oyaladığı kendinin avcı bizim av olduğumuz bir uygulama. Biz bu avcılık oyununda avcıya yakalanmaya gönüllü avlarız. Hangimiz önce avcın tuzağına düşecek hangimiz önce tuzağa varacağız yarışı. Bu yarış geleceğimin, umudumun yarış mı diyordu, o canlı gözler. Bazıları ya sınavda başarısız olur samın kaygısını duruşları ve oturuşları ile yansıtıyor. Kimleri yeni bir umutla soruları tekrar tekrar inceliyordu. 

 Kimi aylarca günlerce hazırlanmış yorulmuş şu soruları da bitirsem de biraz dinlensem diyor. Kimi de ‘’bitti be’’ bu iş demenin huzuru içinde sorularla cebelleşiyor. Kimi ise bir derviş tevekkülü ile derinden derine sorular inceliyor. ‘’Vah’’ dedim vah gençliğim geleceğim milletimin ve vatanımın umudu gençler; sizi bizler mi böyle çabalatıyoruz, en verimli çağınız da geleceğinizi belirleyin diye sorularla uğraştırıyoruz.. İçerde siz dışarıda anne ve babalarınız sabırsızlıkla 160 dakikanın geçmesini bekliyorsunuz. Çin işkencesi insana bu kadar acı vermez sanırım. Hani fıkra ya bu. Napolyon Bonapart’ı yaveri bir gece saat 3’te uyandırmış. Gecenin bu saatinde kaldırıldığı için kızan Napolyon sertçe sormuş: - ‘’Ne var , ne oldu? Cevap - Efendim Rusya ile savaş çıktı - Benin bunu için mi kaldırdınız? Bende sınav var sanmıştım.,, demiş . Evet, Napolyon için savaştan daha korkunç olan sınav ne yazık ki bizim kanımıza işlemiş, ilkokul üçten itibaren resmi olarak , birden itibaren de gayri resmi olarak çocuklarımızı soktuğumuz sınavlar. Düşünün o çocukların gençlerin hayatını acaba onlar ne hissediyorlar. Bu konuda bilimsel çalışmalar yapılmış mı? Bu sınavlar, bu gençler üzerinde nasıl bir etki bırakıyor. Hayatlarını nasıl etkiliyor gibi sorulara tam ve doğru cevaplar verildi mi? Bilmiyorum. Ama bir eğitimci olarak çocuklarımızı yarış atı gibi sınavdan sınava koşturmanın da pek yararına inanamıyorum. Geleceğimiz umudumuz, yarınımız siz gençler biz büyüklerimizi affediniz. Size böyle bir Çin işkencesini layık gördüğümüz için. Ama siz bu işi de alnınızın akı ile başaracak güç ve kudrete sahipsiniz size inanıyor ve güveniyorum. Her birinizin sınavda başarılı olmanızı diliyorum. Sınavsız bir hayatın geleceği günleri temenni ediyorum. Siz yine büyüklük gösterin sorulara yoğunlaşın ve bunu size layık gören büyüklerimizi affediniz.