Yozgadı sel almış, çamlığı duman Sıtgınan seviyom, billâhi inan Eller yârini aldığı zaman Ellerim goynumda galır bi zaman Vay vay anam, sürmelim vay!.. Sevgili okurlar!.. Yozgatlı olup ta bu türküyü söylerken/dinlerken yüreği titremeyen ve gönül dünyasında fırtınalar kopmayan Yozgatlı var mıdır bilmiyorum!.. Ben var olduğunu/olacağını tahmin etmiyorum. Varsa da ben rastlamadım… Aziz okurlar!.. Yozgat ili Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden birisidir. En az beş bin yıllık bir geçmişe sahip bu topraklar; Malazgirt Zaferinden (1071) sonra Türklerle tanışmış… Anadolu Selçukluları, İlhanlılar, Timur ve daha sonraları da Osmanlılar, bu topraklarda egemen olmuşlar. Yozgat; taşıyla, toprağı ile Türk yurdu, Türkmen yurdu olmuş!.. İlin asıl adı Bozoktur!.. Oğuzların “Bozok koluna mensup Türkmenlerin bu yörede ki ağırlığından dolayı Osmanlılar, bu coğrafyaya uzun süre “Bozok” demişler. Cumhuriyetin ilk yıllarında (1927) ise bu günkü ismini, yani Yozgat adını almış. Yozgat adının ortaya çıkışı konusunda ise, değişik söylentiler ileri sürülmekle birlikte yaygın olan kanaat şöyledir: Yozgat kasabasının bulunduğu yer, bir zamanlar ormanlık ve sürüler için elverişli bir yaylakmış. 

Sürülerini otlatan aşiret reisi Ömer Cabbar (Çapanoğlu)Ağa’nın karşısına bir gün Hızır (A.S.) çıkıyor ve davar sahibi Cabbar Ağa'dan içmek için süt istiyor. Güler yüzlü Ömer Ağa, hemen oracıkta misafirine gönül hoşluğu ile sütü ikram ediyor. Hızır (A.S.) sütü içtikten sonra, çok memnun kalıyor ve Cabbar Ağa'ya,Çobanoğlu, yozuna yoz katılsın. (Yoz:Büyük koyun sürüsüne verilen mahalli ad) Memleketinin adı bundan gayrı, Yoz-Kat olsundiyor ve ortadan kayboluyor. Temeli böyle olan “Yoz-Kat” ise, dilden dile söylene söylene, bu günkü “Yozgat” halini alıyor… Kıymetli okurlar!.. “Toplum”u “millet” kılan ve uzun süreli ayakta kalmasını sağlayan en önemli unsur hiç şüphesiz sahip olduğu kültürüdür. Geçmişten günümüze kazandırılan maddi ve manevi değerlerin korunup yaşanması ve geleceğe aktarımıdır. Kültür, bir bakıma milletlerin aynası, onun sicili ve kimliği, yaşayış biçimidir… Sevgili okurlar!.. Geçen günlerde Kırıkkale’de yaşayan Yozgatlıların “Arabaşı Şöleni”nde idik!.. “Yozgatlılar Kültür ve Yardımlaşma Derneği”nin düzenlemiş olduğu gece de yemek kültürünün, toplumsal kültüre olan etkisini hep birlikte yaşadık, gördük! Yaşlı ve tecrübeli aşçının hazırlamış olduğu hamur ve arabaşı çorbası çok nefisti. Davetliler, bol etli ve baharatlı sıcak çorba tasına kaşık sallarken, yüzlerindeki ortak sevinç ve mutlulukları görülmeye değerdi doğrusu… Programın sonlarına doğru bayan sanatçı sahnede “Yozgat Sürmelisi”ni yanık sesiyle söylerken, davetlilerin ruhları da başka başka diyarlara gitmişti çoktan besbelli!.. Buradan yöresel örf ve adetlerini “Arabaşı” bahanesi ile de olsa, bu tür gecelerde yaşatan ve maddi manevi kültürümüzün oluşmasına, nesilden-nesile aktarımına katkı sağlayanlara, -başta dernek yönetimi olmak üzere- emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyorum!“Kişinin vatanı, doğduğu yer değil; karnının doyduğu yerdir” sözünden hareket ederek; “Kırıkkaleli” kimliğimle gurur duyuyor ve “Aslını inkâr etmeyen” bir “Yozgatlı” olarak ta geceye katılan-katıl(a)mayan bütün dostlarımıza da buradan en kalbî şükranlarımı arz ediyorum!..