Kale Haber

Bahattin AKYÖN

Okçular Tepesi Uhud Savaşını okçular tepesinden izleyen Abdullah b. Cübeyr komutasındaki elli okçu..  Ölüm kalım savaşının yaşandığı yer.. Hamza’nın, Musab’ın, Çahş’ın, Hanzala’nın, Şemmame’nin toprağa düştüğü yer.  Şehitlerin anısına yapılan bir Uhud Mescidi var burda.  Bir vefa yeridir, Uhud... Her hafta Allah Resülünü beş km. Uzaklıktaki şehitliği ziyaret ettiren vefa yeridir Uhud. Bir helalleşmedir Uhud, vefatından evvel gelip burda vefa örneği gösteren Allah Resülünün bize öğrettiği ve emanet ettiği vefa yeri..  Bugün bu hasletlerden bizde ne kaldıkı.. Ne vefa var, ne bir ihsana teşekkür.. Taşı, otu selfi, yediği yemeği, içtiği suyu, giydiği kıyafeti selfi yapanlar, İhlas ile yapılan ihsana bile vefasızlar. Ayasofya bir vefa emanetidir. Hastaneler, köprüler, Avrasya tüneli, havalimanları, Siha’lar hepsi bir vefa emanetidir.  O vefa ve emanet için işte bize uhud bırakıldı ve Aynen okçular tepesi bırakıldı. Hadi sayın bakalım okçular tepesini terk eden 43 kişiyi. Sayamazsınız, onların isimlerini dahi bilmezsiniz.  Bu Din işte böyle yüce bir din. Anlayana işte Okçular tepesi bize bir vefa mektubudur. Bu vefa mektubu bize Ayasofya’ya sahip çıkmayı emrediyor. Kini, düşmanlığı, kusur araştırmayı bırakmayı emrediyor. Ümmetin derdi ile dertlenen ile buluşmayı emrediyor.  Ümmetin reisine, dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan’a vefalı olmayı emrediyor. Gün vefa günü, emanetlere sahip çıkma günü.  İçerde ve dışarda yazılanları ve yapılanları gör, islam ümmetinin okçular tepesi Türkiye’dir. Sakın terketme. Gün Türkiye Yüzyılı günü, bu bizlere emanettir. Şimdi vefa vakti. Kazanma vakti. Bahattin Akyön...
Bahattin AKYÖN
494
ŞEHİTTEN KALE; ÇANAKKALE Türk Milleti, İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un "Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz, Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!, dizelerinde de ifade ettiği gibi tarihe damga vuran hadiseleriyle ve yetiştirmiş olduğu örnek şahsiyetleriyle her zaman dünyanın yüz Ak'ı ve medeniyetlerin öncüsü olmuştur. ​Türk Milletinin, Barışta ve savaşta her zaman gösterdiği ulvi davranışlar bugün tarih sayfalarında dahi taktirle karşılanmakta, yine Milli Şairimizin  " Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya" sözlerindeki hakikat gibi Ufacık bir karada, "Kafanın, gözün, gövdenin, bacağın, kolun, çenenin, parmağın, elin, ayağın,  sırtlara vâdilere, sağnak sağnak boşandığı durumda dahi dünyaya Medeniyet dersi vermiştir. ​Türk Milletinin asla esir edilmeyeceğinin, Türk Vatanının bölünüp parçalanamayacağının tüm dünyaya haykırıldığı 18 Mart Çanakkale`nin geçilmeyeceğinin, Türk Milletinin esir edilmeyeceğinin, Türk Vatanının parçalanmayacağının tüm dünyaya ilelebet haykırıldığı gündür. ​İşte bu sebepledir ki 18 Mart Şehitler günü kabul olarak edilmiştir.   ​Herkesin kendisinden bir parça bulacağı Çanakkale Savaşları ve Vatanı için,toprağı için, bayrağı için, namusu için, mukaddesatı için, Canını veren ve kanını toprağa döken Aziz şehitlerimiz bizim için baş tacıdırlar…   ​Şehitlerin mertebesi öyle büyüktür ki, Kuranı Kerim onlar için diridir, müjdesini vermektedir   ​Onların ne yüce bir makama nail olduklarını geride kalanlar yani bizler çok iyi bilmeliyiz.   ​Şehitlik; İki Cihanda nurdur, etrafı aydınlatan kandildir. ​Şehitlik; Peygamberler ve Sıddıklardan sonra verilen insana verilen en yüksek makamdır. ​Şehitlik; Rabbimizin övdüğü makamdır. ​Şehitlik; Vatan sevgisinin en üst mertebesidir. ​Şehitlik; Sorgusuz ve sualsiz ebedi saadete ermektir. ​Şehitlik; Cennete ve Cemalullaha nail olmaktır. ​Şehitlik: Kabirde Nurdur. ​Şehitlik; Cennette en yüksek basamaktır. ​Şehitlik; Kıyamet gününde aldığı yaralardan dolayı kan kırmızı güle benzeyen misk kokusu saçandır. ​Şehitlik; Yeniden dirilişte kanlı elbiseleriyle Allah’ın huzurunda seçkin olmaktır.. ​Şehitlik; Cennette gördüğü iltifat karşısında keşke on kez, bin kez şehit olsaydımın haklı gururudur. ​Şehitlik; Vatanı, bayrağı, ezanı ve milleti emin ellere teslim etmektir. ​Şehitlik; Şefaat demektir. Bağışlanmak demektir. Af demektir.Bize birbirinizi sevin demektir. ​Şehitlik; Ölümdeki firak acılığını hissetmemektir. ​Şehitlik; Ölümsüzlüktür. Diriliktir, canlılıktır. ​Şehitlik; Ruhları yeşil bir kuş halinde cennette gezinmektir. ​Şehitlik ; Arşın altındaki kandillere yaslanmak, Arşı Alayı seyretmek demektir. ​Şehitlik ; Bunca nimetten sonra Yüce ALLAH’ın – ne istiyorsunuz sorusuna, Ya Rabbi bizi tekrar dünyaya gönderde şehit olup tekrar gelelim övüncünün yaşanması demektir. Şehidin kanı boşa akmaz, heder olmaz,  O kanın her bir damlası yüzlerce, binlerce damlacıklara bölünüp geride kalan bizlere, can olur, kan olur, nur olur, ışık olur. Allah yolunda vatanı için, milleti için can veren diridir onlar. Kerim ve temiz ölüdürler. Temiz ruhlu yüce kalpli insanlardır. ​Onlar diridirler, bu yüzden yıkanmazlar.Onların kefenlikleri şehitlik elbiseleridir. ​Onlar, yaşarken giydikleri elbiseyle gömülürler, çünkü diridirler, temizdirler.      ​Onlar, diridirler, onların yakınları, anne, baba eş- dost akrabaları hep onlarla beraberdir. Konuşsan dinlerler, seni duyarlar, ama cevap veremezler, seyrederler ama beden kisvesi içinde olduğumuzdan dolayı biz göremeyiz. Onlar nurdur. Aileleriyle diri ve günlük hayatlarında iç içedirler. Şehit ailesi olmak bir ayrıcalıktır. Allahın verdiği mükâfattır. ​Onlar diridirler, açtıkları nur kandili gibi elden ele, gönülden gönüle dolaşır.Allah için, vatan için, millet için, bayrak için....   ​İşte Çanakkale Şehitleri ve tüm şehitlerimiz bize bunları bahşetmektedirler..   ​Bugün, o başarılardan biri olarak Türk savaş tarihine altın harflerle yazılan Çanakkale Zaferi’nin 108. Yıldönümünü kutlamanın ve bu zaferin banileri cennet vatanımız uğruna canlarını feda etmiş olan şehitlerimize adanan Şehitler Günü’nü idrak etmenin onurunu Şehitliğin anlamını bilerek yaşamaktayız.   ​Şehitlerimize rahmet, Gazilerimize şükran ve  minnetlerimi sunuyorum.    Bahattin Akyön ...
Bahattin AKYÖN
506
İŞTEN KAÇMAMAK VE EHLİ OLDUĞUN İŞE TALİP OLMAK İslam Tarihi, özellikle de Asrı Saadet ve Sahabe’nin hayatı, yaşadıkları, günümüz Müslümanları için adeta bir rehber niteliğindedir. O gün yaşanan birçok olay, bugün yaşanan olaylar için de Müslümanlara örnek olmaya devam ediyor. İlk İslam Halifesi, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) can arkadaşı ve Hicret yoldaşı Hz. Ebu Bekir, ölüm döşeğindeyken, istişare etti ve kendisinden sonra ümmetin başına Hz. Ömer’in geçmesi gerektiğine hükmetti. Onu, ikinci halife olarak ilan etmeye karar verdi. Oğlu Abdullah’ı görevlendirerek, Hz. Ömer’i çağırttı. Hz. Ömer gelip selamını verdi. Hz. Ebu Bekir, onun yanına oturmasını istedi. Sonra şöyle dedi: “Ey Ömer, benden sonra halife sensin. Bu ümmetin başı sensin. Seni bunlara vekil kıldım.” Hz. Ömer ise şöyle karşılık verdi: “Ey Resulallah’ın Halifesi! Ben bunu kabul edemem. Bu vazife bana çok ağır gelir. Bunun vebali ve sorumluluğunun altından ben kalkamam. Ne olur beni yakma!” Hz. Ebubekir, yanındakilere, “Beni doğrultun…” dedi. Yatağında doğrulup oturmasına yardımcı oldular.  Şöyle devam etti: “Ey Ömer, bir kişi yapabileceği bir işi yapmaktan kaçınırsa, Allah ona azap eder. Ey Ömer, bir kişi yapamayacağı bir işi üstlenirse Allah ona azap eder. Ey Ömer, bir kişinin liyakati, sadakati, ehliyeti yokken onu seçenlere, onu göreve getirenlere azap eder. Ey Ömer, ben bunlardan olmak istemiyorum. Sen de bunlardan olma. Bu görevi kabul et…” Hz. Ömer ağlayarak karşılık verdi: “Ey Ebu Bekir, ben de bunlardan olmak istemiyorum ve kabul ediyorum…” Kıssadan hisse! İnsan yapabileceği işe talip olmalı, yapamayacağı işe bir heves uğruna girmemeli! Bugün birçok insan, etiket uğruna, nefsi uğruna, isim yapmak uğruna bir göreve talip oluyor. Düşünmek lazım: Bu işi hakkıyla yapabilecek misin? Düşünmek lazım, sorumluluk üstlenecek donanıma sahip mi? Sahabenin yaşamında, inananlar için çok güzel örnekler var.   Bahattin Akyön     ...
Bahattin AKYÖN
951
TEDBİR, KADER ve KAZA ışığında Deprem... Aslında her şey o kadar net ve açık ki, bu yazıyı yazmayı çok düşündüm ve hatta Mekke’de yazmaya niyetlendim, nihayet burda kaleme aldım. insanoğlu için, Allah’ı tanımaktan daha önemli bir mesele yoktur. Kaldı ki, Allah’ın tanınmadığı bir yerde, Allah’a nasıl kulluk edilebilir, nasıl imtihan açılabilir, nasıl imtihanın cennet gibi bir mükâfatı, cehennem gibi bir mücazatı olabilir? Tüm bunların olması için Allah'ı tanımaya ve Allahın azametini, kudretini bilmeye ihtiyaç vardır. "Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim (bilinmeye muhabbet ettim) ve kâinatı yarattım." Hadisi  Kudsüsi bize bir hakikati ortaya koyuyor oda şu; “Allah kıskançtır, Kimi benden çok seversen onu senden alırım”….Ve ekler: “Onsuz yaşayamam” deme,seni onsuz da yaşatırım” İşte bu noktadan baktığımızda yaşadığımız iki olay var, iki yıl evvel eve tıkandığımız Corana olayı ve yaşanan asrın felaketi deprem hadisesi.. Allahın gönderdiği tüm peygamberler geldiği dönemin en üst mucizeleri ile donatılmıştır. Hz. Musa’nın döneminde sihirbazları alt etmesi, Hz. Yusuf dönemi rüya ilminin bilinmesi, Hz. İsa dönemi tıp ilminin bilinmesi ve Hz. Muhammed sav dönemi edebiyatta zirveye Kuran ile ulaşılması… Günümüz 21. Asra şöyle baktığımız zaman tıptaki akıl almaz gelişmeler kalp nakli, organ nakli vs o kadar ilerledi ki işte o noktada Rabbim kendini hatırlattı. Tıp dünyası ne kadar ilerlerse ilerlesin bize hem de dünyayı esir alan ufacık bir mikropla gücün kendinde olduğunu gösterdi. Hem de dünyanın tedbirlerine rağmen ne yapıldıysa ufacık virüsün önüne geçilemedi. İşte o ufacık ile Corana yani Covid-19 ile bizi terbiye etti. Aşı bulundu o zaman COVİD mutasyona uğradı ve tıpla göz göre göre dalga geçti. Rabbimin sizin tıp dünyanıza meydan okumasaydı bu. Yetti mi göklere ulaşan gökdelenler ve devasa binalar yapıldı. Akıl almaz bir şekilde mala mülke doymaz bir şekilde tamah edildi. Mal ile gökdelenler oluşturuldu. Rabbim herşeyi bilen gören ve kendi Zatı Celil’ini hatırlatandır. O’da gücünü bir kez daha gösterdi bunda ilahi bir hikmet var. Ölenler şehit hükmünde. Zira Allah Rauftur. Kuluna en çok merhametlidir. Rabbime dönüşten başka ümmeti Muhammedin kurtuluşu yoktur. Zilzal Süresi tamam deprem süresi ama 5 nolu ayeti iyi okuyun. Dediğimi daha iyi anlarsınız. ...
Bahattin AKYÖN
230
MİRAÇ ÜMMETE MÜJDEDİR MİRAÇ ÜMMETE MÜJDEDİR  “Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.”(İsra Süresi -1)  Kul olabilmek, kulum diye kabul görmek,Hediyelerle semada müjdelediğin kulun olmak,Hiç bir kula vermediğin makama nail olmak,Bir gece ansızın, (döndüğünde yattığı yatağının sıcaklığının kaybolmadığı, elbisesinin kenarının değdiği dalın hareketinin durmadığı) ışık hızından daha hızlı zaman dilimi içinde önce Kudüse Mescidi Aksâ'ya orada Peygamberlere imamlık,   ardından gökyüzüne yolculuk ve yedi kat semayı aşarak, arşın ayağının altında top gibi kaldığı anda" Ey Habibim ayağının tozuyla ona arşa baskı, Senin ayağının tozu ile şeref bahtiyar olsun" dediği makama, ardından Cebrail a.s “ben bir adım öte geçemem” dediği Sitreyi Müntehaya, ardından Kâbe Kavseyni derecesinde "denizler mürekkeb ağaçlar kalem olsa görüşmeyi yazmaya takati yetmez" denildiği zamanın ve aklın iflas ettiği ulvi mükâfata, Cennet ve Cehennemi müşahede edip ümmetine kopya vermeye, Ümmeti için yalvaran, geçmiş ummetlere verilmeyen hediyeler ile dönen, ümmetinin “af olunacağı müjdesini Cenabı Haktan Kâbe Kavseynide isteyen” ümmeti için elli vakti beş vakte indirten, ümmetinin Miraçını namazla taçlandıran,  Kuranda Allahü Tealadan doğrudan alınan tek iki ayet olan "Amennarrasulu" olarak bilinen Bakara Suresi 285 ve 286 âyeti celilede verilen müjdelerle ümmetini nail eden, gerçekleşmeyen iyi niyete sevab, gerçekleşen iyi amele bire bin derecesinde sevab, gerçekleşmeyen kötü niyete ceza olmayan, gerçekleşen kötü amele bir ceza olan müjde üzerine, müjde lütuf üzerine lütfa mazhar olan,geçmiş ümmetlere verilmeyen ümmetinden, unutma, yanılma ile yapılan hatalardan sorumlu kılınmayan, günde beş vakit ile günde beşdefa miraçi bize yaşatan, gece yolda gelirken yoldaki kafilelerin geliş saatini Mekkelilere bildiren, sorulan soru üzerine Mescidi Aksanın şeklini Mekkelilere anlatan kısaca ümmeti için yaşadığı Miraçı ümmetine hediyeler ve müjdeler manzumesi olarak, mükâfat olarak sunan Ümmetini düşünen Peygambere Hz.Muhammed Mustafa s.a.v denir.Bu olaya ise İsra ve Miraç hadisesi denir. Onun bu yolculuğunu onu görmeden onun mübarek ağzından dinlemeden " O dediyse doğrudur" diyen sadakatı vefayı bize öğreten sadık dosta ise “Sıddık” denir. O Ebu Bekir Sıddık r.a dır.   Onu yetmiş bin bineğin sıraya girip keşke benle beniz üzerimde semaya çıksa diye arzuyla Ona hizmet etmek isteyen sade birine nasip olan ve onu ışık hızından (333 bin km/sn)daha daha hızlı bir şekilde semaya götüren bineğe “Burak” denir.Gece yol arkadaşına Cebrail a.s. denir.Sitreyi Muntehadaki arkadaşına Refref (aşk) denir.Gidiş ve gelişindeki zaman dilimine iman denir.Allahın ayetlerini göstermedeki gücüne teslimiyet ve “O her şeye gücü yeten” Cenabı ALLAH’a c.c. İman her şeyden önce gelir.   Bunu hala tartışanlara ise Allah akıl fikir versin denir... Miraç hem ruhi, hem bedeni ve hem de fiziki olarak yaşanmıştır. Bahattin Akyön ...
Bahattin AKYÖN
569
SEN Bugün bir kardeşim aradı. Dediki hocam çok yordu hayat beni çok yoruldum. Tükendim bittim, bana dua et,( diyemedim kelin merhemi hikayesini) bana bişiler söyle…Dedimki;Sen doğmadan babanı kaybettinmi!İki sene ancak yanında kaldığın anneni 6 yaşında elleri elinde yüzüne baka baka kaybettinmi!Seni koruyup kollayan, seni en çok seven dedeni 8 yaşında kaybettinmi!Seni barındıran evde evin çocukları ancak senin karnın doyduktan sonra yemek yerlerdi, sen böyle bir yokluk amcanın evinde yaşadınmı!Amcan üç aylık sefere gittiği zaman anne yok, baba yok, amca gitmiş sen hiç yalnızlık yaşadınmı!Çocuklar anne, baba diye sokaklarda bağırırken sen annesizlik, babasızlık nedir hiç boğazın düğünlendimi!Sen iki çocuğunu hemde erkek, daha otuz yaşına değmeden elinle toprağa gömdünmü!Sen evlendirdiğin iki kızın damadın tarafından yakandan tutulup yüzüne tükrüldünmü!Sen 25 yıllık can yoldaşın eşin ve amcanı elinle gömdünmü!Senin sırtına 100 kg deve işkembesi ve 25 kilo dili secdede iken konuldumu?Sen senle yola çıkanların kızgın kumlarda göğüslerine kızgın taş konduğuna şahitlik ettinmi!Sen gittiğin yerde arkadaşınla beraber taşlandınmı!Sen en çok sevdiğin 22 yaşındaki can dostun amca kuzunu ölüm döşeğinde sabaha kadar yatırdınmı!Sen evini barkını, malını mülkünü, hatta çocuklarını geride bırakıp doğup büyüdüğün yerden sürüldünmü!Sen en çok sevdiğim hamin olan amcanı param parça yerde yatarken gördünmü!Sen üç kızını ellerinle toprağa gömdünmü!Sen Sevdiklerinden 14, 70, 13, 2 kişiyi ayrı ayrı mekanlarda gömdünmü!Sen eşlerinden bir ay ayrı kumlarda yattınmı!Senin eşine iftira atıldımı!Sen Kisra saraylarda kuş tüyü yataklarda yatarken hiç hurma lifinde yattınmı!Sen üç peş peşe evinde ateş yanmadığı gün oldumu!Sen bizim için örnek olan tüm bunlar başına gelmiş Hz. Muhammed Mustafa’nın başına gelen hangisini yaşadında bıktım, yoruldum diyorsun dedim.Tüm bunlar Allah Resülü Hz. MUHAMMED Mustafa’nın sav yaşadıklarıdır.Yemeğin tuzunda sünnet ararken bunlarda bize bırakılan SÜNNET değilmi ? Eğer biz ümmeti Muhammed sav isek hamd, şükür, sabr, dua ve selavat. Bizim hakkımızda en güzel kararı ALLAH verir dedim.İşte yazdığım her şey bu yeşil kubbenin altında yatan Makamı Mahmud sahibi Allah Resul’ünün yaşadığıdır. Küçük Enes ra diyorki “ bir kez of dediğini duymadım”Bize ne oluyorki!!!!!!Bahattin Akyön...
Bahattin AKYÖN
675
SEN Bugün bir kardeşim aradı. Dediki hocam çok yordu hayat beni çok yoruldum. Tükendim bittim, bana dua et,( diyemedim kelin merhemi hikayesini) bana bişiler söyle…Dedimki;Sen doğmadan babanı kaybettinmi!İki sene ancak yanında kaldığın anneni 6 yaşında elleri elinde yüzüne baka baka kaybettinmi!Seni koruyup kollayan, seni en çok seven dedeni 8 yaşında kaybettinmi!Seni barındıran evde evin çocukları ancak senin karnın doyduktan sonra yemek yerlerdi, sen böyle bir yokluk amcanın evinde yaşadınmı!Amcan üç aylık sefere gittiği zaman anne yok, baba yok, amca gitmiş sen hiç yalnızlık yaşadınmı!Çocuklar anne, baba diye sokaklarda bağırırken sen annesizlik, babasızlık nedir hiç boğazın düğünlendimi!Sen iki çocuğunu hemde erkek, daha otuz yaşına değmeden elinle toprağa gömdünmü!Sen evlendirdiğin iki kızın damadın tarafından yakandan tutulup yüzüne tükrüldünmü!Sen 25 yıllık can yoldaşın eşin ve amcanı elinle gömdünmü!Senin sırtına 100 kg deve işkembesi ve 25 kilo dili secdede iken konuldumu?Sen senle yola çıkanların kızgın kumlarda göğüslerine kızgın taş konduğuna şahitlik ettinmi!Sen gittiğin yerde arkadaşınla beraber taşlandınmı!Sen en çok sevdiğin 22 yaşındaki can dostun amca kuzunu ölüm döşeğinde sabaha kadar yatırdınmı!Sen evini barkını, malını mülkünü, hatta çocuklarını geride bırakıp doğup büyüdüğün yerden sürüldünmü!Sen en çok sevdiğim hamin olan amcanı param parça yerde yatarken gördünmü!Sen üç kızını ellerinle toprağa gömdünmü!Sen Sevdiklerinden 14, 70, 13, 2 kişiyi ayrı ayrı mekanlarda gömdünmü!Sen eşlerinden bir ay ayrı kumlarda yattınmı!Senin eşine iftira atıldımı!Sen Kisra saraylarda kuş tüyü yataklarda yatarken hiç hurma lifinde yattınmı!Sen üç peş peşe evinde ateş yanmadığı gün oldumu!Sen bizim için örnek olan tüm bunlar başına gelmiş Hz. Muhammed Mustafa’nın başına gelen hangisini yaşadında bıktım, yoruldum diyorsun dedim.Tüm bunlar Allah Resülü Hz. MUHAMMED Mustafa’nın sav yaşadıklarıdır.Yemeğin tuzunda sünnet ararken bunlarda bize bırakılan SÜNNET değilmi ? Eğer biz ümmeti Muhammed sav isek hamd, şükür, sabr, dua ve selavat. Bizim hakkımızda en güzel kararı ALLAH verir dedim.İşte yazdığım her şey bu yeşil kubbenin altında yatan Makamı Mahmud sahibi Allah Resul’ünün yaşadığıdır. Küçük Enes ra diyorki “ bir kez of dediğini duymadım”Bize ne oluyorki!!!!!!Bahattin Akyön...
Bahattin AKYÖN
675
ELBİSESİ İLE YIKAYINIZ- (ilk kez duyacaksınız) Hz. Abbas, oğlu Fadıl (r.a.) ve Kusem (r.a.), Hz. Ali ve Şükran (r.a.) Peygamber Efendimizi yıkamak için ha- zır oldular. Üzüntüden gözyaşları dinmiyor, içlerindeki derin acıyla, onun mübarek bedenini incitmeden hazırlamak için ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Müslümanlar toprağa veriliyor, tabut içinde değil, kefenle gömülüyordu. Ancak Peygamber Efendimizin nasıl yıkanıp defnedileceğini bilemediler. Elbiselerini çıkarıp çıkarmamakta tereddüt ettiler. Bu konuyu düşünürken, hepsini bir uyku bastı ve çeneleri göğüslerine düştü. Hepsi uyuklarken aynı sesi duydu: “Elbisesi ile yıkayınız...” Efendimizin amcası Hz. Abbas ve iki oğlu, onun mübarek bedenini sağa sola çevirdiler, Şükran (r.a.) su döktü. Hz. Ali sıvazladı ve ovaladı. Hz. Ali, şöyle anlatıyor: “Vallahi ben yıkadığımda öyle güzel bir koku geldi ki meleklerin hazır olduğunu hissettik! Diğer ölülerde olan hiçbir hal Resulallah’ta yoktu. Üç kefen ile kefenledik. Vefat ettiği odasında yıkandı ve aynı yere defnedildi.” Herkesin sevgilisi, biriciği, gözbebeği Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.), bu dünyaya veda ediyordu... Allah’ın dinini ümmetine emanet edip bu geçici dünyadan çekiliyordu... Vefat haberini duyan başını dövüyor, gözyaşları döküyor, ona koşuyor, son bir kez görebilmeyi, hiç olmazsa Müslümanların birbirine borcu olan cenaze namazını kılabilmeyi istiyordu. Oysa onu sevenler çoktu. Hepsinin aynı anda namaz kılabilmesi mümkün olmayacaktı. Bu nedenle onar kişilik gruplar halinde cenaze namazı için odaya alındılar. İlk cenaze namazını Hz. Abbas kıldı. Sonra sırası ile Muhacir, Ensar, erkekler, kadınlar, çocuklar, köleler ve cariyeler olarak devam etti. Cenaze Namazını kılanların sayısının 37 bin kişi olduğu ifade edilir. Bu nedenle Pazartesi günü vefat eden Peygamber Efendimiz, Çarşamba akşamına kadar defnedilemedi. Defin, gece gerçekleşti. Mezara indirme işini Hz. Ali, Fadıl (r.a.) ve Kusem (r.a.) yaptılar. Mezardan en son çıkan Kusem (r.a.) oldu. Hz. Abbas’ın oğlu Kusem (r.a.) görüntü olarak da Resulallah’a en çok benzeyen sahabeydi. Artık Medine sokakları  ağıt ve göz yaşı ile yıkanacak, Hz. Fatıma’nın, Hasan ve Hüseyin’in yüzü hiç gülmeyecek, Bilal hiç ezan okuyamayacak, devesi Kusva başını taşlara vura vura ölümü isteyecek, Medinenin güvercinleri kanat çırpmayacaktı. Çünkü Medinenin nuru, kainatın sultanı vefat etmişti.   Bahattin Akyön ( Veda Haccı Kitabından) ...
Bahattin AKYÖN
3208
NEDEN TAŞSIN Ey Mekke!  neden dağın taş, ovan taş, vadin taş ? Kaben taş! Makamı İbrahimin taş! Hacerül Esvedin taş! Her yerin her şeyin taş? neden?   Allahü Azimüşan; Kainatın  Sahibi, El-Melik, El-Malik olan Kudret ve Kuvvet Sahibinin Beyti Şerifinin olduğu yerde nasıl taş olmayım ki!   Allahü Azimüşanin, Haremim dediği belde ben nasıl taş olmayayım!   Allahın, misafirleri bende mukim olacak, Onlara Allahın Beytinin misafirleri denilecek, onlara karşı ya kusurum olursa korkusu ile nasıl taş olmayım ki?   “Kuranı bir dağa indirseydi, dağ Onun haşyetinden param parça olurdu” hitabı ortada iken, Kuran benim beldemde Habibine ( s.a.v.) Hira’da indi, adı “Nur” oldu? Ya ben, o emaneti  taşırımda, onun haşyetinden, üzerimde ağaç bitmez, ot bitmez. Bu hâl-i   ben görünce nasıl taş olmayayım?   Bağrındaki Kabe’den başka cazibe bulunmayan, güzellik unsuru yaratmayan Allahın beldesinde nasıl taş olmamki!   Ey insanoğlu Sen üzerimde;    İbrahim’in, Allaha tevekkül eden Muhammedin Nurunu alnında taşıyan Ismail’ in bogazına çaldıgı bıçağı gördün mü?   Iki kurbanliğin" kurbanlik edilişindeki korkuyu gören benim. İsmaili ve Abdullah’ı..   Senin bağrındanmı insanoğlunun mayası, toprağı alındı?   Sen, Alemlere rahmet için gönderilen, Yeryüzünün ve gökyüzünün Ona aşık olduğu Hz. Muhammed Mustafa’ya yapılan eziyeti, Onun çektiği cefayı gördün mü?   Sen, Gülüşü nur olan, geçtiği yerdeki taşların dahi selam verdiği, Evinde Melekleri ağırlayan, misafiri Cebrail olan, ahlâkı Kuran olan, tebliği İslam olan, İnsin, cinnin, semavat ehlinin aşık olduğu, Sen geleceksin diye yedi kat sema süslendi Ya Resulallah, Sen geleceksin diye Cennette bayram var Ya Resulallah,  diye Enbiyaların Serveri, Evliyalar rehberi olan Hz.Muhammed Mustafa s.a.v. Sende doğsun , sende büyüsün sonra O Senden bir seher vakti ayrılsın. Hemde ayrılık hasretini " Ey Mekke kavmim beni senden çıkartmasa idi, asla senden ayrılmazdım" özlemini  söyleyip geriye dönüp bana bakınca ve bunu duyunca, bu ayrılık kimi taş eylemez ki?   Söyle, ben taş olmayımda kim olsun..!!!   Bahattin Akyön ...
Bahattin AKYÖN
1624
BİZE ULAŞIN

Yenidoğan Mahallesi Mimar Sinan Caddesi 596.Sokak No: 5 Kat: 3 Kırıkkale

+90 (318) 224 34 34

bilgi@kalehaber.net

BİZİ TAKİP EDİN

Kalehaber I Kırıkkale Haber - Kırıkkale Son Dakika Haber Kırıkkale haber,Kırıkkale son dakika haberleri ve güncel Kırıkkale haberleri,güncel Kırıkkale nöbetçi eczaneleri,hava durumu,namaz vakitleri,cenaze ilanları ve vizyondaki sinema filmleri Kalehaber.net'de!

yüklenemedi

kalehaber.net, Anadolu Ajansı abonesidir.

© 2010-2023 Kale Haber Tüm Hakları Saklıdır.