Beş yıl önce menfur bir saldırı sonrası hayatını kaybeden “Agos” gazetesi sahibi ve başyazarı Hrant Dink davası, nihayet sonuçlandı. Mahkeme, olayın bir örgüt işi olmadığını açıklayarak, sadece sanıklardan Ogün Samast’ı suçlu buldu. Ve diğer sanıklar bu davadan dolayı beraat ettiler.. Dink’in ailesi ve avukatları, mahkemenin bu kararından pek de tatmin olmadılar. Dava, bu seferde Yargıtay tarafından tekrar incelecek ve muhtemelen de bozulacak! Ve sil baştan yeniden görülecek!.. Kıymetli okurlar! Aklı başında, vicdan ve merhamet sahibi hiçbir insan, bir cinayeti tasvip edemez! Öldürülen kişinin fikir ve düşüncesi sizden farklı olsa bile hiç bir cinayet, hoş görülemez, kabul edilemez! Yukarıda adı geçen ve bir cinayete kurban giden şahsın ölümü, elbette bir insan olarak bizi de üzmüştür. Kaldı ki, öldürülen şahsın geçmişine ve icraatlarına baktığımızda Türk milleti açısından pek de iç açıcı olmadığını görüyoruz! Sütten çıkmış ak kaşık kadar saf ve temiz olduğunu var saysak bile, bu durum; Ermenilerin geçmişte yapmış oldukları katliamları, görmezden gelmemizi ortadan kaldırmaz!.. Ermenilerle Türkler, yüzyıllar boyu kardeşçe birlikte yaşamışlardı. Dini inançlarını serbestçe yerine getirmişler, örf ve adetlerini yaşamalarına da hiç karışılmamıştı. Komşuluk ilişkileri son derece iyi idi. Ve bu yüzden de yakın bir zamana kadar Ermeniler; azınlıklar içerisinde “sadık millet” olarak tarihte yer almıştı!..
Ermeniler, Osmanlı idaresi altında iken çok önemli makamlara da getirilmişlerdi. 22 bakan, 29 general, 23 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 başkonsolos, 11 üniversite öğretim üyesi, 41 yüksek rütbeli memur... Dışişleri, Maliye, Ticaret ve Posta Bakanlıkları gibi önemli bakanlıkları da üstlenmişlerdi... Yüz yıllarca süren kardeşliğimiz, Osmanlı-Rus Savaşı’na (1876-1877) kadar devam etti. Osmanlı-Rus savaşı başlar başlamaz, içimizde beslediğimiz, dost olarak gördüğümüz bu “sadık millet” en zayıf anımızda, bizi arkadan hançerledi! Rus ordusu içerisinde ki Ermenilerle bir olup, Türklere saldırdılar! Ve yıllarca bir arada yaşadıkları komşuları olan Türkleri, Ruslarla bir olup acımasızca katlettiler!.. Osmanlı Devleti zamanında, Padişah II.Abdülhamid’e suikast teşebbüsünde bulunan Ermeniler; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra da dış temsilciliklerimize ve diplomatlarımıza karşı sayısız silahlı eylemlere giriştiler... 27 Ocak 1973 yılında Türkiye’nin ABD Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ile Konsolos Bahadır Demir, kahpece bir tuzak sonucu şehid edildiler! Katil 78 yaşında Karakin Yanikyan adında bir Ermeni idi!.. İhtiyar Ermeni, bu hareketi ile Türk diplomatlarına karşı yapılacak katliamları da başlatmış oldu! Ve günümüze kadar da maalesef 42 diplomatımız, Ermeniler tarafından görevleri başında şehid edildi!.. Kıymetli okurlar! Ermenilerin amacı, ne pahasına olursa olsun “Büyük Ermenistan”ı kurmak! Sözde soykırım iddialarını dünya kamuoyunda gündemde tutabilmek için de tarih boyu sürekli isyan ederek, terör olaylarına sarılmışlar. Bu emellerine ulaşabilmek için de; Tanıtım,Tanınma,Tazminat ve Toprak olarak adlandırdıkları 4 T plânını devreye sokmuşlardır.
Doğu Anadolu’muzu da sınırlarına katacak olan “Büyük Ermenistan” projesinin ilk ikisi, yani; “Tanıtım” ve “Tanınma” işi tamam!.. Şimdiye kadar yürüttükleri bu plân sayesinde, sözde “soykırım”ı 20’ye yakın ülke tanımış oldu!.. Geriye ise, “Tazminat” ve “Toprak” faslı kalıyor!
Sevgili okurlar! Şimdi gelelim asıl mevzuya!.. Bu günkü Ermenistan’ın başkenti Erivan’da bir Türk gazetecinin yaşamış olduğunu varsayalım... Bu şahsın da bir Ermeni genci tarafından “Türk” olduğu için ve “Türklüğü öven” yazılarından dolayı, “suçsuz” yere öldürülmüş olduğunu farz edelim!
Bu olayı protesto için, on binlerce Ermeni’nin -Türklerin acılarını paylaşma adına- hep birlikte Erivan’da sokaklara çıkıp da “Hepimiz Türk’üz” diye bağırabileceklerini...
Hiç düşündünüz mü?!.. Peki, bu mümkün mü?!.. Sizce böyle bir ihtimal var mı?!..
Bu sorulara cevabınız, içtenlikle “evet” ise;
Bende, işte buradan; Müslüman Türk kimliğimle tüm dünyaya haykırıyorum:
Evet, beyler; “Hepimiz Ermeni’yiz!..”