TOPLUM İNŞASI
Sosyal hayatımızın dinamik yapısını oluşturan toplum bilinci, eskimeyen medeni birikimimize çok uzak... Bir yaşantı biçimi olan medeni birikim, hayatımızın ölçüsünü belirleyip ortaya kurmak için aslında zorunlu bir sistemdir. Bu sistemin adına biz, -temeli medeniyetimiz olsa da- karanlıklar çağının diriliş ışığı olarak adlandırıyoruz. Bu ışığın muştusunu, bir nesil büyütecek. Bu öyle bir muştu ki karanlıkların içinde yalnız ve diriliş soluğunu ruhu, canı ve malıyla daha ileri taşımaya hazır, müjdelerin içinden bir muştudur. Bu muştunun muhatabına muhabbetin vasıl olacağı gün bile kutlu bir gün olacaktır. Bu yüzden yaşadığımız çağ, gelecek kuşakların sancısını çekmektedir. Artık doğuda ve batıda bir çerağ alevlendi. Pek çokları bu alevin tüm dünya semasını dolduracağı gün için yaşamaktadır. Hizmet ehli kimselerin omuz vereceği dirilişin öncüleri yola koyulduğundan beri dünya değişiyor ve varacakları hedefin şaşmadığını kestirenler ise hayreti kesbetmeye bile takat getirememektedir. Sönmez çerağların ışıttığı yol günümüzün belli kısımlarında varlığını hissettirmeye başladı bile...
Küfrün karşısında dimdik duran azmin, kazancı artık övünç değildir. Bütün dünyanın öğrendiği yeni ve eskimeyen bir değerin varlığı, insanlığımızı gün geçtikçe etkisi altına almaya başlamıştır. Bu yüzden diyorum ki; varlık sahamızı kavi kılmanın öncelikli yolu akide merkezli bir sanat mecrasıdır. Akidesinin çatısı sağlam olan cemiyetler, diriliş ışığını ciddi noktalarda var kılacak güce sahiptir. Her mecra inanç noktalarında birleşir ve insanlığa sunulur hale gelir. Bizlerin habitusunu yeniden yoğuracak kuşağın tek kazancı ardımızda bırakacağımız ciddi bir akide sağlamlığıdır. Nasib olunursa şayet, merkezi ölçülü kavi bir ilim deryasının gelişimi için adım atmak derdine düşeceğizdir. Son söz olarak, bin harf bir araya gelse ve bir gemi oluştursa, mana rüzgârı esmedikçe yol alamaz.