Köy yaşamı samimiliğin en fazla olduğu bir yaşam biçimdir. Orada toprakla iç içesinizdir. Her gün yemyeşil çimlerin kokusunda bir şeyler ekip biçmek, küçücük bir kuzuyu sevmek zevkli olmaktadır. Köy evinize yaklaştıkça cehennem sıcağı veren o tandır… İçinde genellikle ekmek ve gözleme pişer o bir nevi sevgi alanında. Sevgi alanı dedim çünkü köylü kadınlar, ananız, bacınız ve teyzeleriniz hep bir iletişim hâlindedirler. Paylaşırlar, konuşurlar ve bunun sonucunda bir sevgi alanı oluşur. Annenden acele bir şekilde su istersin çünkü arkadaşların seni tepenin ardında dört gözle beklemektedir. Hemen onların yanına gidersin ve doyasıya akşam ezanı okunana kadar top oynarsın. Sonra eve gelip derslerinin başına oturup gözlerin şişene kadar, hafif bir sıcaklığı olan ve loş bir ışık yayan kandilin altında derslerini yarına kadar yetiştirmeye çalışırsın. Neyse ki yetişir.
Köy hayatının kavurucu güneşe sahip ve buram buram çiçek kokan günlerinin yanı sıra çok çetin geçen bir kış hayatı vardır. Aralık ayı başlarında kar çiselemeye başlar. Aralığın sonlarına doğru ise karla birlikte tipi şeklinde yağmaya başlamıştır. Artık tipi şeklinde yağmaya başlar kış boyu. İlk kar yağdığında evin içinde oluşan çocukların yaydığı heyecan ve mutluluk bambaşkadır. Evin küçük üyeleri eldiven ve şapkalarını alıp bir an önce dışarıya çıkıp kartopu oynayıp, kardan adam yapmak isterler. Kar onlar için bir oyuncak kadar hatta daha fazla mutluluk veren bir neşe kaynağıdır. Gök kubbeden düşen ve büyüleyici bir güzelliği olan pamuk gibi karı kim sevmez ki? Bir mucizeye benzer aslında kar. Kar yağdığında oluşan sessizlik… Bütün sokak bomboş olur yağmaya başladığından itibaren. Herkes evine çekilir ve bembeyaz manzarayı seyre dalar. Bir elinde iç ısıtıcı çay bir elinde şiir kitabı vardır çoğu kişinin. Evet, köy halkının çoğu için kış çok güzel geçer fakat bazıları kışın gelmesini hiç sevmez. Çünkü evine yakacak odun, içecek su getirmesi lazım olan kişiler vardır. Bu kişiler için kış bir felakete dönüşebilir. Ne kadar sıkı giyinsen de üşürsün. Yazın böyle bir derdiniz yoktur. Ama kışın… Çocuğunuz çoluğunuz sizi evde bekler ısınmak için. Karınız ise pencereye dayanmış sizi dört gözle beklemektedir. Ayrıca bin türlü hastalık da beklemektedir sizi kapıda. Nihayet eve varırsınız ve sanki bir seferden gelmişçesine karşılanırsınız aile fertleri tarafından. Karınız derin bir oh çeker ve size sıcacık ve bin bir şifalı ıhlamur kaynatır. Ihlamurunuzu içtikten sonra sobanın üstünde ısıtılmış ılık bir suyla duş alır ve kanepeye uzanır orada uykuya dalarsınız. İşte böyle sürer gider kış.
Sonra tekrardan yaz gelmeye başlar ve bütün sistem tepetaklak oluverir. Okullar tatil olur ve çocuklar derede yüzmek için can atarlar. Dersler boşlanmıştır ve sabaha akşam tıpkı bir futbolcu gibi top oynanır ve ip atlanır. Ailenin diğer fertleri günlük işlere odaklanmışlardır. Bu dönemlerde ekinler biçilmeye başlanır. Babanız ve dedeniz her iki günde bir tarlaya gitmek için köyün merkezinden ayrılırlar. Çocuklar ortalıkta dolaşan köpekle oyuna dalar ve sonunda hâlsiz düşerler.
Bayramlar çok renkli geçer buralarda. Bayram sabahı köy halkının erkekleri namaza gider ve ardından akraba ziyaretleri başlar. Akraba ziyareti sırasında birçok ikram verilir. Çocuklara harçlık ve hediyeler verilir. Annelerinden çocuklarına bir uyarı gelir: Sakın üstünü batırma. Bu güzelim bayramlıkların batması onlar için bir hüsrandır. Çünkü bu kıyafetler onların en sevdikleri ve en güzel kıyafetleridir.
Köy insanları için hayat böyle geçip gider. Hep bir eğlence, hep bir mutluluk ve macera vardır gün içinde.
Ceren Ertekin
Kırıkkale Atatürk Anadolu Lisesi 9-E