1916’da Kırgızistan’da tarihe adı “Ürkün” olarak geçen bir katliam yaşandı. Kırgız halkının isyanını bastırmaya çalışan Çarlık Rusyası, Çin’e kaçmaya çalışan 100 binden fazla Kırgız’ı katletti.

Kırgız halkının isyan etmesinin sebebi rejimin hak ve hürriyetlerdeki kısıtlamalarının hat safhaya ulaşmasının yanı sıra, Kırgız halkının I. Dünya Savaşı’na “Çar’ın askerleri” olarak katılmasının istenmesiydi. Yıllardır varı yoğu sömürülen halkın bir de canı sömürülmek isteniyordu. Savaşı Rusya kazansa bile sömürülen Türkistan'ın hiç bir kazancı olmayacak, ölen askerlerinin adı bile anılmayacaktı. Sonuçta halk isyan etti ve bu isyan tarihte eşi benzeri görülmemiş bir şekilde bastırıldı. Sayılarının 100 bin ile 120 bin arasında olduğu tahmin edilen Kırgızlar bugünkü Kırgızistan’ın kuzeydoğusundan Çin’e kaçmaya çalışırken önlerine Tien Şan dağlarının çıkması sonucu Çar güçlerinin ateşinden kurtulamadılar.

Kırgızların bir kısmı Çar güçlerince öldürüldü, geri kalanı da bu dağlarda 3000 metre yüksekliklere kadar çıkıp kaçmaya çalışırken can verdi. Şu an bu dağların etekleri, hala kemikleri dağılmış vaziyette yatan Kırgızların mezarlığı. Hayret ve dehşet uyandıracak manzaralardan biri de 4000 metre yükseklikte bulunan Bedel Geçidi ile Çin sınırı arasında akan bir nehrin yatağının insan kemikleri ile dolu olması. Sovyetler dönemi boyunca, yaşanan vahşete tanıklık etmelerini önlemek için bu bölgeye Müslümanların girmesi engellenmiştir. Ürkün, Sovyetler dönemi kitaplarında da kayıtlı değildir. Hatta Kırgız aydınlarının olayı anlatmak için yazdığı kitapların basılması dahi Kırgızistan’ın bağımsızlık tarihi olan 1991 yılına kadar engellenmiştir. Ürkün Katliamı ancak 75. yıldönümü olan 1991’de, Ürkün ile birçok insanını kaybeden Asilbaş Köyü’nde bir tören ile anılmıştır.