Eşyadan eşyaya seyahat edip durma. Kendine uzaktan bakmayı öğren. Bir dolap beygirine
benziyorsun. Öyle ahmak,öyle hüzün verici.

Ataullah İskenderiye 13.yy.da Hikem-i Atayisinde böyle yazmıştı ben ise bu satırları Mustafa Kutlu'nun
Yoksulluk İçimizde eserinde 2004 senesinde okumuştum ve kelimenin tam anlamıyla tüm benliğimle
sarsılmıştım.

Neydi bu dolap beygirinin hikâyesi peki? TDK'ye göre dolap beygiri kelimesinin anlamı şu şekildedir:
Kuyudan su çekip bahçe ve bostanları sulamaya yarayan çarklı düzeni döndüren at, eşek veya katır.
Peki gün boyu dönmeye ve çarkı çevirmeye nasıl ikna ediyorlardı dolap beygirini? Dolap beygirinin
kafasının üzerinden bir çubuk uzatılır. Bu çubuğun ucuna bir tutam ot takılır. Beygir ota ulaşma
hevesiyle onun peşinde gün boyu dönüp durur. O döndükçe çarklar da döner ve akşam olana dek ota
hiç bir zaman ulaşamaz. Ulaştığında ise misyonunu zaten tamamlamış gün bitmiştir.

Evet bir dolap beygirine benziyorduk. O satırları okuduğumda diploma diye bir ot asmışlardı çubuğun
ucuna sonra iş astılar sonra para sonra ev sonra araba...
Ot kurudukça değiştirdiler ancak biz bir türlü göremedik gerçeği. Döndükçe döndük, döndükçe o
çarkın arasında öğüttük ömrümüzü.

Ülkece yaşadığımız büyük felaket bir kez daha gösterdi bize öyle ahmak öyle hüzün verici halimizi".
Ömrümüzü dört duvar için harcadık ama bir anda elimizde bir tuğla bile kalmamıştı. Ve anladık ki
zahir olanların hükmü yokken batîn olanlarmış esas olan. Hırslarımız öyle bürünmüştü ki gözümüzü
gerçeğe yönelmek geçmemişti hiç aklımızdan. Bir felaket hatırlatmıştı bize yine ebedi olan elle
tutulamayan gözle görülemeyen gerçekleri.

Son tahlilde yürekte dayanışma,vicdan ve umut vardı yine. Zahir olmasa da duvar gibi elle tutamasak
da bu değerleri, bu değerler duvar gibi kenetlemişti yine bizi. Millet olarak felaketin ilk gününden
itibaren herkes elinden ne geliyorsa fazlasını seferber etti. Maddi olarak elinde olanı paylaşmak için
yardım kuyruklarına girdi. Evinde ve elinde ne varsa afetzedelere göndermek için can hiraş çırpındı
bütün millet. Gencinden yaşlısına herkes meydanda iyilik seferberliğine katıldı. Sivil toplum örgütleri
araçlarına binerek hem bölgeye yardım taşıdı hem de manevi olarak da yanlarında olduğumuzu
hissettirdi. Her zaman olduğu gibi acı yine birleştirmişti bütün milleti. Dini,siyasi,fikri hiçbir ayrım
gözetmeksizin kenetlendik birbirimize. Yüreğimiz on bir ilimizde yaşanan felaketin acısı ile adeta
kavruldu.

Ne demişti Ziya Paşa (bazılarına göre Muallim Naci) Hafıza-i beşer nisyan ile malûldür. Günümüz
Türkçesi ile diyor ki unutkanlık doğal bir insan halidir, eksikliğidir.
Bu unutkanlık dediğimiz hal kimi zaman büyük bir hediyedir kimi zaman ise büyük bir lanet. Bazı
acıları unutarak devam ederiz yaşama başka çaresi yoktur. İşte böyle zamanlarda bir hediyedir bize.
Ancak vakit unutma zamanı değil artık. Her geçen gün daha da zorlaşan yaşam koşullarında bu
dayanışma seferberliğini hayatın her alanında sürdürmek zorundayız. Sadece birkaç hafta değil belki
birkaç yıl boyunca elimizdeki imkânlar dahilinde bölgede bulunan ya da başka bölgelere taşınmak
zorunda kalan vatandaşlarımızla dayanışmayı sürdürmek zorundayız. Yardım değil kastım üstüne basa
basa tekrar ediyorum bize lazım olan dayanışmadır. Çünkü yardım süreci tabiatı gereği geçici iken
dayanışma kalıcıdır. Dayanışma ile bölgeden gelen vatandaşlarımıza özel sektörde istihdam imkanı
oluşturulmalı yaşamlarını yeniden kurarken hem psikolojik hem de maddi olarak yanlarında olmalıyız.
Sürdürülebilir bir dayanışma herkesin moralini yükseltecek hayata tutunmasını daha da
kolaylaştıracaktır.

İnsan ile nisyan... Fonetik olarak da nasıl yakın birbirine değil mi? Ancak bu sefer unutmayalım. Bu
acıyı unutmayalım ki dolap beygirine benzemeyelim. Son yıllarda hırslarımız uğruna tükettiğimiz
ömrümüzün ne kadar kısa olduğunu unutmayalım artık. 700 yıl önce söylenen hakikate sırtımızı
dönüp ahmak durumuna düşmeyelim. Bizi kurtaracak olan evlerimiz , güzelliğimiz , paramız değil
yüreğimiz, dayanışma bilincimiz ve insan olma kavgamız.

İnsan toprak alma derdinde , toprak insan alma derdinde ne toprağın gözü doydu ne de insanın...
Ama toprak aldığını geri vermiyor bilin istedim...