Haftalar, hatta aylar öncesinden “milletçe” heyecanla beklediğimiz “o an” işte gelmişti! Yazılı ve görsel basından öğrendiğimize göre; Türk Sinema Tarihinin en pahalı ve iddialı filmi idi “Fetih 1453...” 16 Şubat 2012 Perşembe günü, saat 14:53’te bütün Türkiye’de ve daha dünyanın bir çok ülkesinde aynı anda gösterime girdi. Gösterime girdiği ilk günlerde, daha önceleri çekilen bir çok iddialı, Türk yapımı filmlerin rekorlarını da alt üst etmişti doğrusu! *** Bizim nesil; Cüneyt (Arkın)’ın tarihi filmlerine aşinadır hep!.. Çocukluğumuzda Malkoçoğlu, Battal Gazi, Köroğlu v.b. gibi filmleri, bıkmadan, usanmadan defalarca seyretmişliğimiz olmuştur! Türk’ün yiğitliğini, kahramanlığını ve imanının gücünü, biz o filmlerde gördük, tanıdık! Osmanlı’nın adalet anlayışı ve hoş görüşünü de o çocuksu gönlümüze, hep bu filmlerle kazıdık!.. Bazen “Estergon”da, bazen “Viyana” önlerinde, zaman zaman da “Kosova”da Malkaçoğlu ile birlikte at sürüp;mehterin coşkusuyla, “Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle!..” Düşman üzerine atıldık “şimşek gibi” “yedi koldan!” ... “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik!/ Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!..” Çocuksu dünyamızda, vatan-millet sevgisi ve tarih şuuru bu filmlerle şekillendi gönlümüzde yıllarca!.. Bizim Allah’a olan inancımız, Peygambere olan sevgimiz ve Türklüğe olan muhabbetimiz, iş de böyle başladı!.. *** Film; daha gösterime girmeden ülke gündemine oturmuştu zaten! 

Haftalar öncesinden gazete ve dergilerde bol bol reklamı yapılmış, zaman zaman da tv kanallarında filmin can alıcı sahnelerinin “fragmanları” yayınlanmıştı... Şimdiye kadar Türkiye’de çekimi yapılan, “en iddialı yerli yapım” olma unvanını da doğrusu hak etmişti. Fetih 1453, sahne ve görsellik açısından tek kelime ile mükemmel! Amerikan filmlerini aratmayacak tarzda sahnelerle dolu. Türk sinema tarihinde batı normlarında bir tarihi film olması açısından da takdire değer... Ancak; Sultan Mehmet, filmde pek sönük kalmış... Daha heybetli olabilirdi. Rol ve cüsse olarak ta Ulubatlı’nın sanki gölgesinde kaldı! Bizim bildiğimiz ( Tarih kitaplarında görülen ve kendi döneminde çizilen) resimlere hiç mi hiç benzemiyordu! Filmin değişik karelerinde Bizanslılar tarafından iki de bir ifade edilen, “Dinsiz Türkler” sözü de çok manidardı!.. 

Olacak şey değildi!.. Padişah eşinin dekolte bir kıyafetle ortalıkta dolaşması!?.. Divanda, Padişahın huzurunda; vezirlerin adaba uygun olmayacak tarzda, el kol hareketleri ile yüksek sesle bir birleri ile tartışması... Meşhur “Şahi” topunun döküm ustasının sadece Macar Urban’mış gibi takdimi. (Sarıca Paşa ile Mimar Muslihüddin’de görev almıştır.) Fethin manevi temsilcisi olan Akşemsettin Hazretleri’nin filmin sonlarında ortaya çıkması ve oldukça şişmanca; peltek konuşan, uhrevi havadan uzak, silik bir şahsiyet olarak görüntüsü... Ulubatlı’nın burçlara diktiği bayrak; şimdiye kadar fetihle ilgili çizilen temsilî resimlerdeki ve çevrilen filmlerdeki gibi “üç hilâl”li değildi! Pala bıyıklı askerler, hangi sefere çıkmışlardı acaba?! Ortalıkta hiç yoktu?! Fatih, şehre sadece kendisi at sırtında, diğer vezirler ve devlet erkânı ise yaya olarak girmişlerdi! Fethin “olmazsa olmaz”ı olan, o muhteşem “mehter” niçin yoktu?!.. Bütün bunlara rağmen, bu zamana kadar çekilen “en göz doldurucu tarihi bir film” olması açısından, seyredilmeye değer bir film: “Fetih 1453...” Bundan sonrası; Dede Korkut, Malazgirt, Köroğlu, Battalgazi, Malkoçoğlu, Mevlânâ, Yunus Emre, Çanakkale, Kurtuluş Savaşı... v.b. filmlerinin de çekilmesi temennisi ile... İyi seyirler!..