Türk Hukuk Sisteminde en sık akdedilen sözleşme türlerinden biri olan kira sözleşmelerinde kiracının kirayı düzensiz ve eksik ödemesi durumunda konuttan ve çatılı iş yerinden rahatlıkla çıkarılabileceği bilinmektedir. Peki kirasını düzenli ödeyen bir kiracının kira konusu konut veya çatılı işyerinden çıkarılması kiraya verenin ihtiyacının doğması halinde mümkün olabilecek midir?
Bu sorunun cevabı 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu ve Yargıtay İçtihatlarında saklıdır. Türk Borçlar Kanunu’nun 350.maddesinde açıkça belirtildiği üzere; kiraya verenin kendisinin, eşinin, altsoyununve üstsoyunun veya kanun gereği bakmakla yükümlüğü olduğu kişilerin konuta veya çatılı işyerine ihtiyacının doğması ve kiralananın bulunduğu il/ilçe sınırları içerisinde bu amaca uygun bir başka konutu veya çatılı işyerinin olmaması halinde kiracısının tahliyesi söz konusu olabilecektir. İhtiyacın vuku bulması konusunda somut ve gerçekçi iddialar sunan ve kiracısına belirli süreli kira sözleşmesi açısından sözleşmenin sonunda, belirsiz süreli kira sözleşmesi açısından ise fesih bildirim sürelerine riayet ederek bildirimde bulunan kiraya verenin,belirlenen sürelerin dolmasını takiben 1 (bir) aylık süre içerisinde açacağı tahliye davası yoluyla kiracının tahliyesi sağlanabilmektedir.Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus ihtiyacın zorunlu,samimi ve gerçekçi, doğmuş ve devam ediyor olması aynı zamanda kiralananın özelliğine de uygunluk göstermesi gerektiğidir.
Lakin kiraya verenin kiralanan konutunu veya çatılı iş yerini; Türk Borçlar Kanunu 355.maddesi gereğince dava yoluyla tahliyesinden itibaren 3 (üç) yıllık dönem boyunca tahliye ettirdiği kiracısından bir başkasına kiralayamayacağı unutulmamalıdır. Aksi halde kiraya verenin ihtiyaç nedeniyle tahliye ettirdiği kiracısına karşı tazminat ödemesi söz konusu olabilmektedir. Ödemekle mükellef olacağı miktar ise kiraya verenin kiracısından son kira yılında almış olduğu 1 (bir) yıllık kira bedelinin toplamından az olmamak şartıyla yüksek rakamlara ulaşabilmektedir.