Emanetin ehline teslim edilmesi hem sosyolojik açıdan hem de dinimiz açısından bir hakikatin ifadesidir. Emanetler, ehline, işin uzmanına yani eski tabirle mütehassısına verilmelidir. Bir sistemin nizam içinde işlemesi buna bağlıdır. Kime ne iş verilecek, ne yaptırılacaksa liyakat, ehliyet, bilgi, dürüstlük ve kabiliyet ölçüleri değişmez esaslar olmalıdır. Lokomotifi kullanan makinist, kamuda bir yönetici veya millet egemenliğinin temsil edildiği mecliste işini bilen, bulunduğu konumuna hakim insanlar olmalıdır. Aksi takdirde ehliyetsiz bir el, her şeyi alt-üst edebilir; dünyayı insanlara zindan edebilir. Yöneticiler “ehliyet ve liyakat” esasından uzak, adam kayırma, kendi partisinden olma, dalkavukluk temelleri üzerinde iş görürlerse toplumun nizamı, sosyal hayatın devamının iyiye gitmesi mümkün değildir. Tarih boyunca beceriksiz, sorumsuz, ahlaksız, adaletsiz kimselere görevler veren milletlerin ve devletlerin hayatı böyle acı hatıralarla doludur. Nisa suresi, 58. Ayet’in de sabit olduğu üzere “Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” İlâhi fermanı ile yaşamımızın temel felsefesine ışık tutuluyor. Alemlere rahmet olarak gönderilen efendimiz : “Emanet ehline teslim edilmediği zaman kıyameti bekleyiniz...” Hadis-i şerifleri ile bugün yaşanan gerçekleri ortaya koymuştur.
Emanetin ehline teslim edilmemesi nedeniyle dünyanın düzeni bozulmuş, kaos ve kargaşa bütün dünyaya hakim olmuştur.
Günümüzde ise maalesef hakkın, hukukun tanınmadığı, adam kayırma ve partizanlığın hat safhaya ulaştığı, benim hırsızım iyidir mantığının hakim olduğunu ibret ve hayretle görüyoruz. İltimas, baskı ve sindirme almış başını gidiyor.
“ Zulm ile abad olanın ahiri berbat olur. Sözünün gerçekleşmemesi için işi ehline vermek yani emaneti ehline vermek gerekmektedir. Emanete ihanet münafıklık alametidir” diyen bir peygamberin ümmeti olarak hayatımız boyunca buna dikkat etmeliyiz
Türk tarihinin her döneminde devletin önemli kademelerinde görevlendirilen kişilerin soyuna sopuna, boyuna, kabadayılığına bakılmaksızın liyakatine göre görevler verilirdi. Sadece particilikle hesap yaparak görevler ulufe gibi dağıtılırsa hazin son tarihin çeşitli dönemlerinde olduğu gibi yine bizi bulacaktır.
Başarıyı, huzuru, birlik ve beraberliği emanetlerin ehline teslim edildiği bir ortamda bulmak mümkündür. Aksi düşünce bilinç eksikliği ve ihanet değil midir? Ve sonu insanlık için her zaman hüsrandır.
Haziran ayının yaklaştığı şu günlerde millete temsilci adayı belirleyen siyasi partiler ve bu adayları reyleri ile tayin edecek milletimizde bu kriterlere dikkat etmek mecburiyetindedirler.