Abartılı lüks düğünler yapılıyor, bir yuvaya kapı açılıp aynı evde iki beden birleşip mutluluğa yelken açılmaya başlanıyor fakat bazı şeyler unutuluyor. İlk aylar güzel geçiyor ve zaman geçtikçe mutluluğun yerini, hüzün, kızgınlık ve sonunda ayrılık alıyor.

Bu neden oluyor?

İşte çözemediğimiz soruda tam burada genelde bütün evlilikler kısa zamanda bitiyor ve mutsuz bir hayat ile annesiz babasız çocuklar büyümeye başlıyor.

Nedeni anlayışımızı, hoş görü ve saygımızı yitiriyoruz. Erkek işe gidiyor. İş yerinde sorunlar yaşıyor, mücadeleden dönüyor, bazen kızgın, bazen dalgın eve dönüyor. Kadın evde bekliyor. Kadın ilgi bekliyor, kadın evde bir sürü konu anlatıyor fakat erkek asla dinlemiyor ve sadece uyumak, dinlenmek istiyor. Bunu fark eden kadın kendine mesafe koymaya, tartışmaya ve kavgalara yelken açıyor.

Kadın ise evde temizlik yapıyor, çocukları varsa onlarla bütün gün uğraşıyor, çocuklarının her derdine koşup, yemek, aş, derken bütün gününü yoğun geçiriyor. Eşi eve geldiğinde ona derdini anlatmak, biraz olsun sohbet etmek istiyor fakat olumsuz karşılanıyor. Eşi ise onunla birlikte olmak, zaman geçirmek istese de çocuklar izin vermiyor ve erkek yatıp uyuyor kadın çocuklarla uğraşıyor. Yine yalnız yine mutsuz kalıyor.

Sonunda ne oluyor dersiniz? Tabi ki bütün evlenenler de olduğu gibi ayrılık her zaman yerini alıyor ve mutsuz erkek ve kadınlar hayatta tek başına mücadele ediyor.

Oysa o evliliği çözmek çok kolaydı. Mutsuz bir yuvanın aslında mutluluk içinde mücadele edileceğini bir türlü anlamıyorlar, anlamadılar.

Kadın: Kadının derdi ne çiçek nede hediye kadın sadece hatırlanmak ve değer görmek istiyor oysa. Eve gelirken çiçek beklemiyor bir çakıl taşı bile getirse onu hatırlayıp, ona getirdiğini hissetse, ona bile mutlu olurdu. Evet, yoğun bir işten geliyor erkek ama çalışmasının sebebini anlaması gerekiyor. Evinin mutluluğu için mücadele ettiğini hatırlaması gerekiyor ve eve geldiğinde azda olsun güzel sözler söylemeli, çocukları ile ilgilenmeli ve eşine yardımcı olması gerekli. O zaman huzurlu bir yuva, hayırlı bir evlilik ve mutluluğa açan yelken olacaktır.

Erkek: Erkeğin derdi de sadece anlaşılmak. İş hayatı çok zor ve mücadele erkeği genelde yoruyor. Bazen sinir ve stresle eve gelebiliyor. Tamam, kadın hatırlanmak, mutlu olmak istiyor fakat oda anlayışlı olup eşini anlamak, onu çok yormamak ve güzel şeylerden konuşup onun moralini düzeltip mutlu bir yuvaya çevirmesi gerekli.

İşte mutlu bir yuva bu kadar kolay anlattığım gibi her şey birazda olsa kendimizde. Oysa anlayış ve hoş görü insanı mutluluğa götürürken, bu hırs, öfke, sinir ve düşüncesizlik neden?

Neden mutlu olmak varken mutsuzluğu seçer insan?

Her daim mutlu bir yuva, mutlu bir aile olmanız dileğimle.

Hüseyin Eren