Kuzu şiş, dana kıyma, et iskender, tavuk döner, acılı kebap...

Kaymaklı yoğurt, fıstıklı baklava,  süt kaymağı, sızma zeytinyağı,  tulum peyniri, öğütülmüş pul biber...

İsimlerini okurken bile bir çoğunuzun canı çekmiş, midesinden gurultu sesleri gelmiş, kiminizse acıkmıştır sanırım...

Peki ya hiç et lokantalarının önünde, eşek kavurma, at pirzola, martı döner, katır ciğer, domuz yahni gibi isimlere rastladınız mı?

Ya da bir marketin vitrininde margarinli yoğurt, öğütülmüş bezelyeli baklava, jelatinli kaymak, pamuk yağlı zeytinyağı, kireç sulu peynir, hakiki kiremit tozlu pul biberi bulunur yazısıyla karşılaştınız mı?

Bu defa da mideniz ayağa kalktı, tiksinerek okudunuz büyük olasılıkla...

Lokantaların, marketlerin, manavların, kasapların camlarında bu afişlere hiç rastladınız mı?

Rastlamadığınızdan ve de rastlayamayacağınızdan yüzde yüz eminim...

Rastlayamazsınız da...

Çünkü yasak olduğunu biliyorlar hem de çok iyi biliyorlar...

Yasalarını, yasaklarını, cezalarını, günahını, sevabını haramını helalini hem de öyle biliyorlar ki...

Bunu çok iyi bildiklerinden, dümeni de nasıl çevireceklerinde usta olmuşlar iyice...

Peki bize yedirdiler mi?

YEDİRDİLER AZİZİM...

Hem de öyle bir yedirdiler ki...

Neler neler..

Neler neler...

Nerede?

Nasıl?

Kafelerde, lokantalarda, büyük restoranlarda, kamuya açık, aklınıza gelebilecek hijyensiz birçok mekânlarda...

Toplu bir şekilde, elden en kolay çıkacak yerlerde...

Porsiyon porsiyon...

Paket paket...

Balya balya...

İçine baharatı basıp basıp, Çin tuzuyla harmanlayarak, sucuk, salam, sosis, köfte, ciğer yahni yapıp, at, eşek, domuz etini yedirdiler hepimize...

Kireç suyunu peynire, kiremit tozunu bibere, bezelye tozunu baklavaya, margarini yoğurda, jelatini kaymağa katarak...

Hem de çoluk çocuk, genç yaşlı, öğrenci, fakir fukara demeden...

Cebinde parası olmadığı için üniversite yurduna gidemeyen ve eve ekmek götürecek para bulamayıp intihar eden, babaları, öğrencileri bahane ederek...

Güya halk yiyebilsin diyerek, pahalılıkla mücadele ettiklerini öne sürerek, fiyatları bir milim aşağıya çekerek...

Maddi sıkıntıdan dolayı biraz daha ekonomik olsun diye ucuza yönelen vatandaşı fırsat bilerek...

Ellerine geçen tek tırnaklı, çok tırnaklı, mundar demeden kesip kesip, orasını burasını içlerine katarak vatandaşa yedirdiler bir şekilde...

Bazı marka salamların içerisine, renk versin diye karmin isimli pigment böceklerinin kanlarını karıştırarak...

 Hatta dinimizce haram olan domuz etini bile...

Türkiye'de, yıllık 3 milyon ton domuz eti tüketimi ilk duyduğumuzda hayretlere düşsek de maalesef acı bir gerçek ki her denetimlerde ürünler içerisinde muhakkak domuz eti karışımına denk geliyoruz...

Bu yayınlananlar ise sadece beyaz ve kırmızı et ürünlerinde tespit edilenlerin bir kısmı...

Ya bir de diğer ürünlere katılanlar...

Sağlıkmış, vatandaşmış, harammış kimin umurunda...

Tarım Bakanlığı zaman zaman periyodik olarak tüm il ve ilçelerde gıda denetimlerinde bulunuyor ve bu gıda teröristlerine hapis ve para cezası getireceğini duyuruyor.

Peki buna benzer hile ve sahtekarlıklar evvelki dönemlerde de yaşanmış mıydı?

Evet alâsıyla hem de...

Hapis cezası hükmedileni görmedik ama para cezası yiyen firmalar olmuştu.

Peki ya sonuç?!

Hiç bir şey değişmedi ve yine aynı hiddetle hatta yükselen bir ivmeyle yapan, aynı ahlaksızlığa devam etti ve de devam ediyor. 

Hatta kesilen para cezalarını ürünlere yansıtarak acısını vatandaştan çıkarıyorlar...

Bu yapılan kalpazanlıklar ilk değil ve caydırıcı cezalar olmadığı müddetçe son da olmayacak. Kesinlikle kapatma ve hapis gibi ağır yaptırımlar olması gerekiyor...

Neticede vicdan sahibi olmayan, fırsat düşkünü firmalar, ismini duyduğumuzda bile tiksindiğimiz ürünleri, bize lokma lokma yedirmeye devam edecekler azizim...

HEM DE AFİYETLE...