Roger Garaudy (d. 17 Temmuz 1913’te Marsilya/Fransa) Çağa meydan okuyan, 20. yüzyılın yetiştirdiği büyük mütefekkir, Fransız düşünür, siyasetçi, felsefe profesörü. Anneannesi Magripli bir Arap, babası tanrıtanımazdı. Ailesi fakirdi, rahip olsun diye papaz okuluna gönderildi. Çocukluğundan beri sürekli kitap okurdu. On beş yaşında “Notre Dame de Paris” kitabını bir gün içinde 11 saatte okuyup bitirdi. 80 eserinin çoğu 20’yi aşkın dile çevrildi. Seçkin ve çok kültürlü bir kesime hitap etti. Pek çok ülkede konferanslar verdi. Geniş kitleler tarafından tanındı. Marksist düşüncedeyken İslam’la tanışan, 69 yaşında Müslüman olan Garaudy’in 20. yüzyılda yaşanan ideolojik, felsefi, dini ve ahlaki problemlerin ve hatıralarının anlatıldığı 470 sayfalık, “Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum" adlı eseri dünya çapında geniş yankılar uyandırdı. İslam âleminin en büyük düşünürü Garaudy’in din, iman, inanç, ahlak, İslam, Tanrı hakkındaki bazı görüşleri.
“Allah kelamına rağmen Müslüman yanlış işliyor. İmanla isyan arasındaki mücadelenin büyüklüğü, bizim perişan mantık ve ahlaki değerlerimizin tersine her şeyiyle Allah’a bağlı olmanın timsali olan imanın babası Hz. İbrahim (r.a.) hayatıma yön veren ışık oldu.
Gök ile yeri birleştiren şu İslam da nerede? Nerede o idealleştirdiğiniz İslam? Hiçbir yerde mevcut değil. Bir kitabın içinde ve milyonlarca Hıristiyan ve Müslüman insanın kalbinde yaşıyor. Ama ben ne Hıristiyan toplumu görebiliyorum ortalıkta ne de İslam toplumu. İnsan hayatını hiçbir objektif temele dayanmayan bir inanca adayabilir.
Tanrıtanımazlık kâmil imandan önceki son safhadır. Hayatın tek başına anlamı yoktur. Hayat sadece imanla bir anlam kazanır. İmanın ispatlanması beklenmez. Çünkü iman, tek başına olan ferdin tasdikidir. Bu yüzden iman ispatsız tasdiktir. Tıpkı güneşi görüp onu ispatlayamadığımız gibi. O, ispata gerek duyulmadan gerçek veya gerekli olduğu kabul edilerek bir fikre temel teşkil eden esas ifade, prensip, bir postulat (ön doğru) gibidir. İman Allah’a yakınlaşmadır. İman, imkânsızın tasdikidir ki tarih bu tasdikle imkân dâhilinde olan her şeye açılır. İmanın bir manası da geleceğimizin geçmişin uzantısı olmadığıdır.
İslam bütün insanlık açısından yitirilen hikmetin yeniden keşfedilmesinde çok önemli bir fırsat ve insanlığın geleceği açısından bir kurtuluştur. İslam’ın bulunduğu yerde sosyalizm asla gerçekleşemez. O afyondur. Silahlar ne kadar ileri teknikte yapılmış olurlarsa olsun onları kullanan insan onlara ruh veren imana artık sahip değilse etkinliklerini yitirirler. Bir halkın gerçek bir imanı, inancı varsa herhangi bir ordunun isterse bu ordu çok üstün araçlara sahip olsun hakkından geliyor. Kuvveti, ateş gücü ve lojistikle ölçen strateji uzmanları, hesaplarında kesinlikle yanılırlar. Zira inanç onların elektronik devrelerine girmez. İnancı olmayan bir millet savunmasızdır. Jean-Jacques Rousseau’nun Emile adlı eserinde: “Kendisine diğer halkları hor görme ve imha etme hakkı tanıdığı tek bir halkı seçmiş olan bir Tanrı, bütün insanların Allah’ı olamaz.
İslam, Hz. Muhammed’in tebliğiyle doğmuş yeni bir din değildir. Allah, kendisine şöyle demesini buyurur. “Ben peygamberler arasında bir ilk değilim” (Ahkaf, 46/9). İslam Allah’a teslim olmaktır. Kur’an Hz. İbrahim’in inananların babası olduğunu söyler. Hz. Musa (r.a), Hz. İsa (r.a), Hz. Muhammed (s.a.v.) aynı Allah’ın elçileridir. Onlar hayatın şu “Bütün ile bir olmak” temel kanununu hatırlatırlar. Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) yeni bir din ortaya koymak için gelmemiştir. Öncekilere bildirilenleri doğrulamış, kiliselerin tarihi çarpıtmalarını gözler önüne sermiş ve mesajı tamamlamıştır. Hükmün ve mülkün tek sahibi Allah’tır. Hüküm sadece Allah’ındır. Allahtan başka tapılacak, övülecek, yüceltilecek ilah yoktur.
Örtünme, sadece İslam’a has bir mecburiyet değildir. Bizans ikonlarında Hz. Muhammed’in gelişinden 600 yıldan daha fazla bir zaman önce Hz. Meryem başörtülüdür. İslam’dan daha çok öncelere ait bir Yakındoğu geleneğidir bu. Örtünmek Kur’an’da sadece gizlenmek anlamındadır.
Şeriat yani yol İbrani dinlerinde aynıdır. Sadece hırsızlık ve cezası, kadının toplum içindeki durumu, evlilik-miras gibi hükümler Yahudilerin Tevrat’ında, Hıristiyanların İncil’inde veya Kur’an’da farklıdır. Tanrı kural, kaide, otorite, disiplin koymuştur. Allah’ın müteallikinin insana yansıması, sanattaki yaratıcılıktan ilmi buluşa, aşktan devrime kadar bütün şekilleriyle yaratma tecrübesidir. Ortaya bir eser koyan hiç kimse, Allah’ı inkâr edemez. Tam aksine O’nun varlığını hisseder.
Bir tek Allah mülk sahibidir, bir tek Allah buyurur ve bir tek Allah bilir (Göklerde ve yerde ne varsa yalnız O’nundur” Bu ayet Tesniye’de (10/14), İncil’de (1. Kor.10/26) ve Kur’an da (Bakara 2/116), Al-i İmran (3/19) da geçer. Allah her halka kendi dilinde konuşan bir peygamber göndermiştir. Her çağa mahsus bir kitap vardır. Kur’an Ra’d 13/38
Zenginliğin bir kutupta yoksulluğun öteki kutupta toplandığı bir topluma İslami denilemez. Hz. Peygamber zamanında hırsızlık deve ve keçiyi çalmak için eller gerekiyordu. Bu gün en büyük hırsızlar borsada spekülasyon (vurgunculuk) yapmak için, rulette milyarlarla oynamak, Batı’nın çokuluslu şirketlerinin sömürülerine yataklık etmek için ellere ihtiyaç yoktur. Küçük hırsızın ellerini kesmek dünyanın zenginliklerini tam bir dokunulmazlık içinde yığıp biriktiren ve tekeline alan büyük ve devasa hırsızların riyakâr suç ortağı olmak demektir. El kesmek bunlara çifte yarar sağlar. Aklın bittiği yerde inanç başlar.”