Marksist ve sol fraksiyonlar açısından 20.yy‘ın en önemli isimlerindendir. Hayatını Rusların boyundurluğu altında bulunan Türkleri ve Müslümanları Rus Şovenizm’inin pençesinden kurtararak sosyalist ve komünist bir devlet çatısı altında birleştirmeye adamıştır. Sultan Galiyev ulusal Komünizm’in fikir babası ve kurucusudur.
Öğretmen olan Mirseyid Haydar Galiyev’in 12 çocuğundan biri olarak 13 Temmuz 1892 tarihinde, Başkurdistan’da dünyaya geldi. İlk eğitimini doğduğu köyde alan Sultangaliyev 1907’de Kazan’da Tatar Pedagoji Enstitüsü’ne girdi ve bitirdikten sonra Tatar köylerinde öğretmenlik, kütüphanecilik ve Ufa, Kazan, Bakü gibi şehirlerde gazetecilik yaptı. Şubat Devrimi öncesinde bir ara Menşeviklerin Bakü’de çıkardıkları gazeteye yazılar yazdı. Aynı dönemde birçok yabancı eseri Tatarcaya çevirirken kendisi de kimi edebi yazılar yazdı.
1915’te yeniden öğretmenliğe dönen Sultan Galiyev, Bakü’de “Kız Pedagoji Enstitüsü”nde öğretmenliğin yanı sıra, politik hareketlerin Azerbaycan’da önde gelen isimlerinden Mehmet Emin Resulzade ve Milli Musavatçılarla ilişkiye geçer. Sultan Galiyev 1917 Şubat Devrimi sırasında Bakü’deydi. Yine bu dönemde pek çok yabancı eseri Tatar Türkçesine çevirdi. Çeşitli edebi çalışmalara bulundu. Bu edebi çalışmaların pek çoğu zamanın gazetelerinde yayımlanmıştır. Ekim devriminin öncesi ve sonrasında Bolşeviklerin safında yer alan Sultan Galiyev, Bolşevik partide önemli mevkilerde görev almıştır.
Devrim sonrasında süren iç savaşta Kızıl Ordu Beyaz Ordu’ya karşı büyük bir zafer kazanmıştır. Şüphesiz bu zaferin kazanılmasında en önemli rolü Sultan Galiyev ve onun başında bulunduğu Türk ve Müslüman güçler oynamıştır. 1917 Ekim devriminin başlarında “Halkların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı” (Self determinasyon) ilkesi ve Lenin’in Çarlık Rusyası’nın baskısı altında ezilen Türk ve Müslüman Halklara yönelik Bağımsızlık çağrısıyla ortaya çıkan geçici hürriyet ortamı Çarlık rejimi altında yaşayan halklar için özellikle Türkler ve Müslümanlar için yeni bir umut kapısı olmuştur.
1 Mayıs 1917’de düzenlenen Bütün Rusya Müslümanları Kongresi‘ne davet edilen Galiyev Kongre’nin Yürütme Komitesi Sekreterliği’ne seçildi. Moskova’da Bolşeviklerle yaptığı görüşmelerin sonucunda Bolşevik saflara geçip Kazan’a gönderildi. Bolşevik Tatar önder Molla Nur Vahidov‘un başkanlığındaki Müslüman Sosyalistler Komitesi’ne (MÜSKOM) katıldı ve Vahidov’un yardımcısı oldu. MÜSKOM programatik olarak “Tatar feodalizmi ve Müslüman gericiliğine karşı mücadele, Müslüman Türk halklarının Rus egemenliğinden kurtarılması ve Ulusal kurtuluş ve sosyalizmin bütün Doğu halklarında zaferinin sağlanması”nı savunmaktaydı.
Galiyev’in 1919 ve 1920’de İdil-Ural Cumhuriyeti kurma projesi Lenin tarafından şovenist eğilimler taşıdığı gerekçesiyle reddedildi. 1920 yılında Zeki Velidi (Togan) ve bir grup önde gelen müslüman aydınla Turan Federe Sosyalist Devleti oluşturmayı amaçlayan İttihat ve Terakkî adlı örgütü kurdu. Ancak Sovyet devriminin geleceği ve komünist politikalar hususunda Moskova’daki Bolşevik liderliğiyle Sultan Galiyev arasındaki fikir ayrılıkları belirginleşmeye başladı ve giderek merkezîleşen Moskova yönetimi müslüman halkların beklentilerini kısıtlama yoluna gitti. Bu dönemde Moskova’da Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde hocalık yapmakta olan Galiyev, devrimin vaadleri konusunda hayal kırıklığına uğrayınca muhalefetini açıkça ortaya koymaya başladı. Jizn-natsionalnostey gazetesinde 1921’de neşrettiği “Müslümanlar Arasında Din Karşıtı Propagandanın Mahiyeti” başlıklı makalelerinde Bolşevikler’in İslâm ve din karşıtı çalışmalarını eleştirmesi Stalin ile ilişkilerini gerginleştirdi.
1923’te burjuva milliyetçisi olmak, Türkiye ve İran gibi ülkelerde bağlantılar tesis ederek Sovyetler’in milletler politikasına karşı faaliyette bulunmak gibi ithamlarla tutuklanarak yargılanan Galiyev aynı yıl içerisinde devrime olan büyük katkılarından dolayı serbest bırakıldı. 1923-1928 yılları arasında bir taraftan teorilerini geliştirirken bir taraftan da örgütlenme faaliyetlerine devam edip Türkistan Sosyalist Partisi’ni kurdu.
Galiyev 1928’de Turancı, karşı devrimci ve Troçkist gibi suçlamalarla yeniden tutuklandı. Partisi tasfiye edildi, on yıl çalışma kampı cezasına çarptırılarak Sibirya’da Solovki çalışma kampına gönderildi. Moskova’da hapishanede kurşuna dizilerek infaz edilir.
Galiyev'in İslam Dinine Yaklaşımı
Galiyev'i tanımlamak için kullanılan üç sıfattan (Müslüman, Tatar, Bolşevik) en siliği herhalde onun Müslüman kimliğidir. 23 Mayıs 1923'te Stalin ve Trotski'ye yazdığı 'Ben Kimim?' başlıklı mektupta açıkça belirttiği gibi Galiyev bir ateisttir. Müslümanlığından olsa olsa içinden geldiği toplumu reddetmemesi anlamında söz edilebilir. Ama, birey olarak Galiyev'in düşüncesinin yanı sıra Galiyevci akımın dine yaklaşımı daha önemlidir. Panislamistlerin tanımladığı coğrafyada bir Müslüman cemaatin varlığını saptamış, ama din unsurunu bir kenara bırakmıştır. Bu cemaatin kendi bolşevik partisini kurmasını da hedefleyen Galiyevci akım için olsa olsa laik Panislamist denebilir.
Galiyev'in Milliyetçilik Anlayışı
Galiyev'ten söz edilirken kullanılan sıfatlardan biri de milliyetçiliğidir. Onun milliyetçiliğe yaklaşımında birkaç noktaya işaret etmek gerekir. Her şeyden önce Galiyev ve arkadaşlarının milliyetçiliklerinin temelinde Çarlık Rusyası'nın Rus olmayan halklara uyguladıkları politikalar yatmaktadır. Rus şovenizmi 19. yüzyılın sonlarından başlayarak Müslüman/Türk milliyetçiliğini doğurmuştur.
GALİYEVİZM
Sultan Galiyev’in düşüncesini şekillendiren en önemli çevresel etkenler ailesi ve dünyaya geldiği ve büyüdüğü ortamdır. Sultan Galiyev’in babası öğretmen olduğu için oldukça farklı yerlerde yaşamıştır. Sultan Galiyev son derece fakir ve yaşamlarını devam ettirmek için mücadele içinde olan bir aile ve çevrede yetişmiştir. Sultan Galiyev’in çocukluk günlerinden başlayarak koyu bir devrimci olduğu döneme kadar tüm yaşamını özetleyen öz geçmişi, kişiliği ile ilgili olarak çok şey anlatmaktadır. Sultan Galiyev çok genç yaşta ihtilalci fikirlerle tanışmıştır. Bu ihtilalci eğiliminde yatan en önemli sebep süphesiz çevresindeki yoksulluk ve sefalettir. Galiyev’e göre İnsanların mutsuzluğunun, yoksulluğun, sefaletin, köleliğin ve kötülüğün altında yatan temel sebep insanların kendileri için yaşamalarıdır, insanlar kendileri için değil herkes için yaşamayı öğrendikleri zaman insanlar da barış içinde yaşayacak ve yoksulluk ve sefalet son bulacaktır.
Üçüncü dünya ihtilallerinin öncüsü olarak kabul edilen Sultan Galiyev, sosyalist ve marksist düşünce içerisinde önemli bir yere sahiptir. Galiyev’in bu önemi, dönemin dünya koşullarını ve problemlerini çözümlemede kullandığı kuramının ve dünya sosyalist devrim hareketlerinin (dünya devrimi) gerçekleştirmede benimsediği stratejisinin batılı ve Rus Marksist teorisyenlerde oldukça farklı olmasından kaynaklanmaktadır.
Sultan Galiyev’in düşünceleri, Marksist yazarların eserleri ve tartışmaları üzerinde temellendirilmiş kuramsal düşüncelerin sonucunda değil, onun eylemlerinin ve örgütçü deneyimlerinin sonucunda ortaya çıkmıştır. Bir eylem adamı olan Sultan Galiyev, kuramsallaştırmaya yönelik olağanüstü bir yeteneğe sahipti ve kuramları gerçekçi ve pratik nitelikleriyle, Bolşeviklerin kuramıyla çelişmekteydi.
Sultan Galiyev’in düşünce dünyasının üç akımdan beslendiğini söyleyebiliriz.
Bunlardan ilki “Usul-i Cedid” adıyla bilinen yenilikçi, aydınlanmacı Cedid hareketi, ikincisi Cedidcilik’ten etkilenerek gelişme şansı bulan Türkçülük ve Turancılık ideolojisi ve üçüncüsü de Marksizm’dir.
Sultan Galiyev’in milliyetçilik anlayışının temelinde Çarlık Rusyası’nın Rus olmayan milletlere karşı uyguladığı baskı ve sömürü politikası yatmaktadır. Çarlık yöneticilerini bu tür politikaları uygulamaya iten Rus Şovenizm’i 1900’lü yıllarda Müslüman/Türk milliyetçiliğini doğurmuştur.
Galiyev’in Türk (Tatar) kimliği de tıpkı Müslüman kimliği gibi emperyalizm karşıtlığından kaynaklanmaktadır. Milliyetçiliğin sömürgeci milletlerde “üstün millet”, sömürülen milletlerde “eşitlik” savıyla ortaya çıktığından hareket etmektedir: Böylece, sömürge ülkelerde ortaya çıkan bağımsızlıkçı akımlar, emperyalizm karşıtı eşitlikçi akımlar olarak değerlendirilerek desteklenmektedir.
Galiyev’in önce Idil-Ural devleti, sonrasında da Turan Federal Sosyalist Devleti olarak savunduğu proje, Bolşevik devrimin Doğuya yayılması, gerek Çarlık Rusyası ve gerekse diğer (İran, Afganistan, Çin, Hindistan) Müslüman halkları da Bolşevik devrime kazandıracak ve bu yolla Dünya Devrimi projesinin önünü açacak bir düşünce olarak anlaşılmalıdır.
“Sultan Galiyev, Türkçe konuşan coğrafyanın en önemli sol düşünürüdür. Antisömürgeci çıkışlı, geleceğe yönelik bir dünya devrimi kuramı geliştiren tek devrimcidir. Şoven bir milliyetçi, ırkçı ve kökten dinci değildir, emperyalist tortuların en ilerici ideolojileri bile saptırabildiği gerçeğini en açık biçimde anlatan kişidir.
Sultan Galiyev’i anlamak; 20. yüzyılı, sol düşünceyi, emperyalizmi, sömürge dünyasını, anti sömürgeciliği ve Türkçe konuşan coğrafyanın sorunlarını anlamaya giden kapının en uygun ve en yetkin anahtarıdır.