Hani zaman bir anda durur, gündüz geceye kendini teslim ederde insan bir anda tek başına kalır ya, hüzün esintisi vurur yüzüne, dalar gözleri maziye... Çok pişman olur yaşadıklarına, yaptıklarına, pişmanlıklar sarar bedenini, göz yaşında biriktirir hüzünlerini ve yüzüne doğru umarsız akar. Akarda durmak bilmez... Koluyla siler göz yaşlarını kimseye demeden, içine içine hıçkırıklar içinde ağlar. Ama kimse o anki isyanını, haykırışlarını duymaz ya sadece kendinlesindir derdini kendine anlatır, kendin dinler, kendi kendini teselli etmeye çalışır, bazen kendinle kavga eder, bazen de anlaşamazsın. Hatta öyle zaman olur ki ağlamak iyi gelir insana, üzerindeki hayatın kirlerini bir çırpınışta atmış gibi hissedersin. Sonra bir kahkaha gülersin haline umarsızca. Ne yaptığına anlam veremeden. Bir anda olgunlaşır yaptıklarınla kendini yargılar. Sonrada pişman olur, başlarsın kendini teselli etmeye, yaptığın saçmalıklar nedir diye... Yalnızlıklar güzeldir aslında. Kimseyi dinlemez kalbini dinler, kimsenin kalbini kırmazsın ve kırdırmazsın, kendi kendine saatlerce konuşur asla bıkmazsın. Kendi kendini dinler ' Düzelir be' diye başından salmazsın. Yalnızlık güzeldir kendini bilene. Kendi dilini çözene, kendini sevene. Girer hayatına bir aşk darmadağın eder seni, yalnızlıklarını, aklını, kalbini ve ruhunu. Ne olduğunu anlayamazsın sadece onu düşünürsün. Düşünmek, onsuz işkence çekiyor, onun için zaman işliyor, onsuz dünya durmuş, saatler isyan ediyor gibi olur ya. Anlamazsın hiçbir şey yalnızlık yine de bırakmaz seni aşk kavuşamamak, aşk birlikte iken iki bedenin yanmasıdır. Güzeldir aşk fakat onsuz yaşamak kanundur. Zordur aşkların bir araya gelmesi, ne Leyla ile Mecnun, ne Kerem ile Aslı, ne de Ferhat ile Şirin'i hangi aşk ile birlikte yaşadı ki. Hep bir eksik hep farklı sevdiler birbirlerini. Aşk güzeldir. Sevmesini bilene, değer görene. Ama en güzeli de yalnızlıktır. Kendini anlayıp dinleyene...