6 Şubat tarihinde öylesine büyük felaketler yaşadık ki 11 şehrimiz yıkıldı, tüm ülkemiz derinden sarsıldı. Cesaret edememiştim, televizyon izlemeye dahi cesaretim yokken, deprem bölgesine gitmeye. İyi ki gitmemişim… Dayanamazdım… Depremin, yıkımın, acının büyüklüğünü anlatamaya çalışmayacağım. Hangi kelimelerle anlatabiliriz ki? Eviniz üzerinize yıkılıyor, can pazarı yaşanıyor, canınızı kurtarıyor bir bakıyorsunuz canınızdan can insanlar enkaz altında kalmış veya canından olmuş. Bu durumu izah edebilecek hiçbir yazı, hiçbir söz yok. 

Hayatın yavaş yavaş normale dönmesiyle birlikte bütün gücümü toplayarak bir cesaret ile ASKON Başkanı sevgili Savaş Geyik ve eskimeyen dost meslektaşım Kırıkkale kuşu site sahibi Murat Bulut ile ancak gidebildim deprem bölgesine. Acının merkezi, bütün Kırıkkale’nin olduğu Pazarcık’taydık… Hayat normale döndü diyoruz da ne kadar dönebilir ki? Binlerce çocuk çadırda, konteyner kentte veya kazak çadırlarında yaşarken. Bunu sadece hayat bir şekilde devam ediyor sözcüğüyle tanımlayabiliriz zannımca. Ancak hayat devam ediyor işte, bir şekilde devam etmesi gerekiyor. O binlerce çocuğun bir şekilde koruma altına alınması, eğitimlerinin devam ettirilmesi, insanların sıcak bir ortama kavuşturulması gerekiyordu, gereği yapıldı… Burada yazdıklarımın tamamının “Pazarcık” özelinde olduğunun altını çizmek istiyorum. Çünkü gitmediğim, görmediğim, bilmediğim yerler hakkında yorum yapmam hem etik değil hem ahlaki değil. 

Pazarcık’ta hem Kırıkkale’mizden görevli giden hemşerilerimizle, hem de oranın vatandaşlarıyla bol bol konuştum. Yapılan çalışmaları bizzat yerinde inceledim. Vatandaşlardan ilk günden bu yana yapılanlar hakkında bilgiler aldım. Çocuklar için yapılanları, insanlarımız için yapılan çalışmaları gözlemledim. Allah devletimize zeval vermesin… Bütün Kırıkkaleliler olarak bilmeliyiz ki bizim bir ilçemiz daha oldu, adı Pazarcık… Kırıkkaleliyiz deyince bırakın hemşeriyi uzun yıllar görmedikleri akrabalarıyla karşılaşmış sıcak ve içten davranıyorlar. Ellerinde ne varsa ikram etmeye çalışıyorlar. Rahat ettirmek için kendilerini paralıyorlar. Çünkü Kırıkkale hem kurumlarıyla hem de halkıyla Pazarcık’a daha ilk günden öyle bir el uzatmış ki sımsıkı tutmuş Pazarcık’ı ve hiç bırakmamış o eli. Lokması olmuşuz Pazarcık’ın saatlerce aç kaldıktan sonra daha ilk günden bu yana, içlerini ısıtmışız buz gibi havada gönderilen battaniyeler ile. Tabutlarını omuzlamışız kardeşlerimizin, yası birlikte tutmuşuz bir yandan yaraları sararken. İmdat çığlıklarına yetişmişiz daha ilk günden en çaresiz anlarda. Anlatacak kelime yok diyorum ya Vallahi yok ama bir Pazarcıklıyla konuşurken en derinden hissediyorsunuz hem acıyı hem felaketi hem de o Kırıkkale ile sımsıkı bağlanan gönül bağını. 

Sayın Valimiz nezdinde tüm kurumlarımıza binlerce kez minnet duydum orada. Tüm çalışanlarımıza on binlerce kez Allah razı olsun dedim. Hemşerilerimin o Kırıkkale’de canhıraş bir şekilde yardıma koşuşundan dolayı iyi ki dedim iyi ki Kırıkkaleliyim. Pazarcık’ta yaralar sarılıyor, Pazarcık’ta hayat hayatın imkân verdiği şekilde devam ediyor. Çocuklar olabildiği kadar mutlu edilmeye çalışıyor. Haberlerden zaten takip ediyorsunuz tek tek şu yapılıyor bu yapılıyor dememin hiçbir anlamı yok ama Pazarcık’ta insanlar hayata bağlanıyor. Bunu da söylemek boynumuzun borcu… 

Yazımın sonunu bir yere bağlamayacağım, bağlayacağım bir yer yok. Ancak bütün Kırıkkaleliler bilsin ki onlarca yıl sonra Pazacık’a gidin herhangi bir kapıyı çalın ben Kırıkkale’den geldim deyin yeter. Öyle bir bağ kurulmuş ki Sayın Valimiz elçiliğinde aramızda bu bağ hiç kopmayacak! Deprem felaketi nedeniyle hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza tekrar Allah’tan rahmet diliyor, felaketten etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Tek yürek olan kocaman ülkeme, ülkemin kocaman yürekli insanlarına binlerce kez teşekkür ediyorum. Pazarcık’ı yeniden ayağa kaldırmaya çalışan Sayın Valimize ve bütün kurumlarımıza yüzbinlerce kez teşekkür ediyorum… Allah bir daha ülkemize böyle felaketler yaşatmasın…