Çağımızın en önemli propaganda aracı olan sinema geniş kitlelere ulaşması ve mesajını insanları rahatsız etmeden bilakis mutlu ederek verdiği için çok etkilidir. Bugün Sinema dünyasını, basını ve televizyonları ele geçiren Marksist, Leninist yada onların kalıntıları kuşakların Tv dizilerinde arka arkaya ülkücüleri kötü göstermeleri artık otomatiğe bağlandı. Çemberimde gül Oya Hatırla Sevgili Bu Kalp Seni Unutur mu? Öyle Bir Geçer Zaman ki Siyasi içerikli filmlerde özellikle dönem filmlerinde, Ülkücüler kötü, kaba saba, cahil, çirkin giyinen, çirkin insanlar olarak gösterilip özellikle Amerikancı olmakla suçlanmaktadırlar. Elini daima kana bulayan ülkücüdür. Kaba kuvvet kullanan hep o’dur. Dizi filmlerde ki solcu esas oğlan ise yakışıklı, kültürlü, vatansever, tertemiz yüzlü aile çocuklarıdır. Aynen Battal Gazi filmlerinde olduğu gibi en yakışıklı, en iyi kılıç kullanan, en iyi hoplayan en iyi zıplayan, bütün Bizans kadınları ona aşık olduğu gibi bütün solcularda bu haldedir. Oysa ki kendileri ile çelişkiye düşen veya ruh hallerini bu filmlere yansıtan senaristler şunu atlıyorlar mı? İsteyerek mi? Yapıyorlar. Bilemiyorum. Solcu esas oğlan aynı zamanda ya arkadaşının karısını ayartır.
Ya evli kadınlarla aşk yaşar. Veya en son Öyle bir Zaman Geçer ki ‘de gördüğümüz gibi kendisi evlidir. Genç bir kızla ilişkiye girer. Karısını aldatır. Sözde özgürlük savaşçısı namuslu solcu gençlerin aldatma ve kandırma üzerine bir hayatları vardır anlayacağınız. Tabiî ki herkes kendi görüşü ve ideolojisi için çalışacak. Bu konuda solcuları hamaset yaparak suçlamak yerine kendini sağcı diye ülkücü diye tanımlayan insanlara bir bakmak lazım. İçlerinde senarist, yönetmen, oyuncu yapımcı çıkaramayan bir camianın kendini geniş kitlelere nasıl anlatabilir ki. Varsa böyle kadrolar neden film, dizi, yapmıyorlar, Roman yazmıyorlar? Burada izleyiciye büyük iş düşmektedir. Bu tür dizilerden rahatsızlık duyuyorlarsa öncelikle seyretmeyerek tepkilerini göstermelidirler. Arkasından yapımcı şirketi özellikle yayınlayan televizyona şikayet ve protestolarını demokratik yollardan bildirmelidirler. Tepkilerini ortaya koyacaklar ki tv’ler bu tür yanlı dizi ve filmleri yayınlamayacak veya karşı görüşü de göstermek zorunda kalsınlar.
Ama bu tür dizileri hepimiz seyrederek reytinglere katkıda bulunur isek şikayet etme hakkımızda olmaz diye düşünüyorum.
12 Eylül darbesinin özellikle mağduru olan ülkücüler binlerce şehit vermiş, darbeden önce sempatik gösterilen solcu, komünistler tarafından silahla bomba ile işkenceleri ile can vermiş, baba dediği devlet tarafından mağduriyete uğramıştır.
Seksen öncesi dinini milletini, vatanını Rus emperyalizminin baskısından korumak amacıyla hareket eden Ülkücüler sayesinde camilerde namazlarını kılabilenler, söğüt gölgesinde top oynayanların haksız saldırı ve iftiralarına uğradıktan sonra, bugün bu milletin maneviyatına düşman olanların saldırısına uğraması gayet doğaldır.
Günümüzde ise Ülkücüleri himaye edecek, onları gelecek kuşaklara doğru bir şekilde anlatabilecek yayın organı olmaması işlerini zorlaştırmaktadır.
İnsanlar olayları kendi penceresinden veya kendi yaşadıklarını anlatabilir. Ama Türk Milleti, öncelikle yapılan özellikle dönem filmlerinin vicdan ve adalet duygularından yoksun olmamasını dilemektedir. Karşı tarafa adil davranarak, olayları sadece olduğu gibi göstermek hem insani hem vicdani görevimizdir.