Hz. Abbas, oğlu Fadıl (r.a.) ve Kusem (r.a.), Hz. Ali ve Şükran (r.a.) Peygamber Efendimizi yıkamak için ha- zır oldular. Üzüntüden gözyaşları dinmiyor, içlerindeki derin acıyla, onun mübarek bedenini incitmeden hazırlamak için ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Müslümanlar toprağa veriliyor, tabut içinde değil, kefenle gömülüyordu. Ancak Peygamber Efendimizin nasıl yıkanıp defnedileceğini bilemediler. Elbiselerini çıkarıp çıkarmamakta tereddüt ettiler.

Bu konuyu düşünürken, hepsini bir uyku bastı ve çeneleri göğüslerine düştü. Hepsi uyuklarken aynı sesi duydu:

“Elbisesi ile yıkayınız...”

Efendimizin amcası Hz. Abbas ve iki oğlu, onun mübarek bedenini sağa sola çevirdiler, Şükran (r.a.) su döktü. Hz. Ali sıvazladı ve ovaladı.

Hz. Ali, şöyle anlatıyor:

“Vallahi ben yıkadığımda öyle güzel bir koku geldi ki meleklerin hazır olduğunu hissettik! Diğer ölülerde olan hiçbir hal Resulallah’ta yoktu. Üç kefen ile kefenledik. Vefat ettiği odasında yıkandı ve aynı yere defnedildi.”

Herkesin sevgilisi, biriciği, gözbebeği Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.), bu dünyaya veda ediyordu... Allah’ın dinini ümmetine emanet edip bu geçici dünyadan çekiliyordu...

Vefat haberini duyan başını dövüyor, gözyaşları döküyor, ona koşuyor, son bir kez görebilmeyi, hiç olmazsa Müslümanların birbirine borcu olan cenaze namazını kılabilmeyi istiyordu.

Oysa onu sevenler çoktu. Hepsinin aynı anda namaz kılabilmesi mümkün olmayacaktı. Bu nedenle onar kişilik gruplar halinde cenaze namazı için odaya alındılar.

İlk cenaze namazını Hz. Abbas kıldı. Sonra sırası ile Muhacir, Ensar, erkekler, kadınlar, çocuklar, köleler ve cariyeler olarak devam etti.

Cenaze Namazını kılanların sayısının 37 bin kişi olduğu ifade edilir. Bu nedenle Pazartesi günü vefat eden Peygamber Efendimiz, Çarşamba akşamına kadar defnedilemedi. Defin, gece gerçekleşti.

Mezara indirme işini Hz. Ali, Fadıl (r.a.) ve Kusem (r.a.) yaptılar. Mezardan en son çıkan Kusem (r.a.) oldu. Hz. Abbas’ın oğlu Kusem (r.a.) görüntü olarak da Resulallah’a en çok benzeyen sahabeydi.

Artık Medine sokakları  ağıt ve göz yaşı ile yıkanacak, Hz. Fatıma’nın, Hasan ve Hüseyin’in yüzü hiç gülmeyecek, Bilal hiç ezan okuyamayacak, devesi Kusva başını taşlara vura vura ölümü isteyecek, Medinenin güvercinleri kanat çırpmayacaktı. Çünkü Medinenin nuru, kainatın sultanı vefat etmişti.

 

Bahattin Akyön

( Veda Haccı Kitabından)