Amerika Birleşik Devletleri’nin saygın gazetelerinden The Wall Street Journal da Joanne Lipman’ın ele aldığı konu dikkatleri çekiyor. Yaşantımızda bize, daha çok gençlere ve çocuklarımıza sorulan bu soru’nun özellikle gençler üzerinde birtakım sıkıntılar yarattığı görülmektedir. Ne iş yapıyorsun? Sorusundan kaçan, kaçınan Üniversite bitirmiş gençlerimizde, işini kaybetmişlerde ve emeklilerde rahatsızlık yarattığını görebiliyoruz.  

 

Kariyerlerine ara veren kişiler için, "Ne iş yapıyorsun?"  korku yaratabilir. Bir dizi yargıyı gizliyor gibi görünüyor: Sosyal statünüz nedir? Geliriniz nedir? Eğitiminiz nedir? Konuşmaya zaman ayırmaya değer misiniz?  Bu, profesyoneller için uzun zamandır bir sorun olmuştur. Görünmez hissettiklerini ve tanıştıkları insanlar tarafından görmezden gelindiklerini anlatıyorlar. Ancak korkulan soru artık daha geniş bir insan kitlesini etkiliyor: evde kalan babalar, kariyer değiştiren gençler, geçici işçiler, emekliler ve işten çıkarılan işçiler.

İşsiz kaldığınızda, mezuniyetiniz de alabileceğiniz en kötü soru bu. Toplum sizi hazmı kolay bir kutuya koymak istiyor, diyor Orlando'da yaşayan ve üç kez işten çıkarılan Jen Kling. Philadelphia'da kurumsal sürdürülebilirlik yöneticisi olan Ashley Scott, işinden çıkarıldığında, insanlara yüksek lisans yaptığını söylemeye başladı. "İş arıyorum veya yeni işten çıkarıldım... dediğinde insanların sana bir kaybedenmişsin gibi baktığını" fark etti.  Bizde de durum farklı değil.  

Çoğumuz için iş, sadece hayatlarımızı ödemenin bir yolu değil; kendimizi ve başkalarını nasıl tanımladığımızdır. Biz yaptığımız şeyiz.  Kariyer uzmanları, serbest çalışarak, danışmanlık yaparak veya yeni bir iş kurarak oyunda kalmanızı öneriyor. Kimsenin sizi geri aramadığı ilk gün, birisi olmaktan hiç kimse olmaya geçersiniz. Birçok kişi eski iş kimliğine sıkı sıkıya tutunuyor. Ancak "eski" çok üzücü görünüyor. Meslek unvanları, geleneksel olarak dışlanmış gruplara mensup kişiler için özellikle önemli olabilir. Bir ünvana sahip olmanın, tanışılan kişiler nezdinde anında güvenilirlik sağlar. Bu, kendi kimliğinin de önemli bir parçasını oluşturur. Bir bakıma, kimliğin bir vekili olarak kariyere olan saplantımız, iş ahlakının katı taleplerinden kaynaklanan, benzersiz bir hastalıktır. Bugün bu tekil odaklanma, yazar Derek Thompson'ın "workism" adını verdiği, kariyerin din de dahil olmak üzere diğer topluluk türlerinin yerini aldığı sağlıksız bir saplantıya dönüştüğünü söyler.

Kurumsal sürdürülebilirlik müdürü Scott, "Algı her şeydir ve işten çıkarıldığınızda bazen nasıl algılandığınız akıl almazdır," diyor. Asker gazilerinden oluşan mavi yakalı bir ailede büyüyen Scott, "başınızı öne eğmeyi, sıkı çalışmayı ve sadakatin ödüllendirileceğini" öğrendi. Bu yüzden 2019'da ilk kez işten çıkarıldığında, "karnıma yumruk yemiş gibi hissettim... İş ünvanım olmadan kim olduğumu bilmiyordum." Scott, 2023'te ikinci kez işten çıkarıldığında, "Hala ilk işten duygusal olarak kurtulmaya çalışıyordum. Kendimi çok kötü hissetmeme neden oldu."

Uygulaması yüksek stresli işlerde çalışan insanlara odaklanan Boston merkezli bir psikolog olan Janna Koretz, bu tepkinin yaygın olduğunu söylüyor. "Kişisel hissettirmesinin bir nedeni de bir kimliğe sahip olmama korkusu," diyor. İnsanlar işlerini kaybettiklerinde, kendilerini "inanılmaz derecede kaybolmuş hissediyorlar. İnsanları varoluşsal bir duruma sokuyor." Emekliler bu hissi bilir. Hayatlarını karşılayabilecek maddi güce sahip olsalar bile, çoğu zaman bırakmak istemeyen bir gruptur. Araştırmacılar, İkinci Dünya Savaşı sonrası, askerlerin ülkelerine dönmeleriyle beraber doğum oranlarında, büyük bir yükselmenin gözlendiği (1945-1955) süreç içerisinde yaşanan nüfus patlamasını ifade eden baby boomer'ların kariyerlerine daha bağlı ve şirketlerine genç nesillerden daha sadık olduklarını buldular hayatları "iş merkezli" olma eğilimindedir. Y ve Z kuşakları ise günümüze yakın tarihlerde dünyaya geldiler. Daha rahat bir ortama ve geniş imkanlara sahip bir dünyaya gözlerini açtılar.

1965 ve 1980 yılları arasında dünyaya gelen her birey X kuşağı kapsamındadır. 1980 ve 1999 yılları arasında doğan kişileri kapsayan Y kuşağı. Avustralyalı McCrindle Araştırma Merkezi, Z kuşağı'nı 1995 ile 2009 yılları arasında doğanlar olarak belirtti. Dolayısıyla Z kuşağının büyük bir bölümünün anne ve babaları X kuşağındadır. Küçük yaşlardan beri dijital ortamlarda gelişen Z kuşağı, teknoloji çağının merkezindedir. 

Bugünün gençlerine yani Z kuşağına, X kuşağı, ülkelerinin geçirmiş olduğu ekonomik ve politik güçlükleri anlatmalıdırlar. Bu sebeple Cumhurbaşkanımız bir konuşmasında: “Bugünün gençleri bilmez. Bugünün gençlerine de bunları anlatmak lazım. Yaşı 25-30’un altındaki gençler zannediyorlar ki Türkiye hep böyleydi. Gençlere eski Türkiye’yi anlatmalısınız. Sizler bu Türkiye’nin hafızasısınız.” Demişlerdir.

Pandemi sırasında milyonlarca insan hayatlarını yeniden önceliklendirdi. Bethesda, Maryland'den Liz Weaver, "Genç nesillerde, her zaman başkalarıyla aynı yolculuğu yaşamak zorunda olmama konusunda daha fazla açıklık var" diyor. Hayatınıza anlam katan nedir? Medtronic'in eski CEO'su Bill George, emekli olan yöneticilere kendileri için neyin önemli olduğunu düşünmek için altı ay veya bir yıl ayırmalarını tavsiye ediyor.  Kendinizi tanıtmanın ve işe dayanmayan yeni tanıdıklarınızı selamlamanın yeni yollarını bulun. "Ne yapıyorsun?" veya "Nasılsın?" gibi genel bir soru bile "Ne iş yapıyorsun?" sorusundan daha anlamlı bir yanıt alabilir. Fortenberry-Deutschel, artık bir işi olmadığı için insanların ona ne yaptığını sorduğunda ne yapacağını bilemediğini söylüyor. Ancak "Ne yapmayı seversin?" sorusunu seviyor çünkü bu, koşmaya olan tutkusundan bahsetmesini sağlıyor. "Hemen olumluya geçiş yapıyor," diyor.

Washington, 53 yaşındaki David Johnson, artık kimliğine yaslanıyor: "İnsanlar bana ne iş yaptığımı sorduğunda, basitçe 'Harikayım' diye cevap veriyorum."