İnsan ne inancının kudretini ne de yaşamanın anlamını zor zamanlar geçirmeden kolay kolay anlamıyor. Eminim hayatında zor zamanlar geçirmeyen insan yoktur.
Kim bilir belki sen de her şeyin üst üste geldiğini ve seni dayanamayacak bir noktaya getirdiğini düşündüğün zor zamanlardan geçiyorsun. Hatta zihnindeki dur durak bilmeyen düşüncelerle savaşıyorsun sürekli. Ya geçmişin pişmanlıkları, acıları ya da henüz yaşanmamış olan geleceğin korkuları ve kaygılarına teslim ediyorsun tüm enerjini ve böylece elinde kalan az bir enerjiyle hayatını devam ettirmeye çalışıyorsun. Belki çok yorgun düştün, belki haksızlığa uğradın, kırıldın, acı çektin, belki emeğinin ve fedakârlığının karşılığını alamadın hayattan, iyi niyetin suiistimal edildi hep. Zaman zaman vefasızlık ve nankörlük gördün insanlardan, belki de sevdiklerinin ölüm haberiyle mahvoldun. Kim bilir belki işsiz kaldın, yokluk çektin, her şeyini kaybettin ya da hastalıklarla imtihan oldun. Belki de karanlığa mahkûm oldun önünü göremiyorsun…
Hayatında bazı şeyler istediğin gibi gitmiyor değil mi?
Kendini yalnız, çaresiz, mutsuz mu hissediyorsun? Peki kızgın mısın hala seni üzen, inciten o insanlara, tüm olanlara,yaşananlara? Hak etmediğini ve bunları neden yaşadığını, neden hep seni başına geldiğini mi düşünüyorsun sürekli? Hayat gereğinden fazla mı anlamsız geliyor artık?
Sahi ne düşünüyorsun? Hayatın kısır döngüsünde hapsolduğunu ve hep böyle kalacağını mı hissediyorsun?
Peki yetmez mi artık üzüldüğün? Kendini değersiz ve mutsuz hissettiğin?
Artık zamanını ve hayat enerjini, seni tüketen bu düşüncelere harcadığın yeter!
“İyileşmek”... !
Dümdüz bir yol olmayacak elbette “iyileşme yolu”. Bir gün iyi olacaksın, bir gün durgun.. Bir sabah herkesi her şeyi affetmenin verdiği hafiflik ve neşe ile kalkacaksın yataktan, başka bir sabah kırgın ve yorgun, ağır bir şey oturacak yüreğine. Bazı geceler olacak bebekler gibi uyuduğun, bazılarında ise içindeki öfke ve gözyaşın durmayacak. Tam yaran artık kabuk bağladı, iyileşti derken o kabuk birden kopacak yerinden ve yeniden hissedeceksin aynı acıyı. Sanki hiç bitmemiş gibi.
Neden mi? Çünkü insanız, iyileşme yolunda bunların olması çok normal. Bazen önemli olan iyileşmek değil, yaralarını kabul edip onlarla yaşamayı göze almaktır.İyileşmek gerçekleri en çıplak haliyle görebilmeyi gerektirir çünkü. Hayat bazen olduramadığımız durumlarla öldüremediğimiz duygular arasında yaşadığımız çarpışmaların,her yenilgiye rağmen vazgeçemediğimiz ayakta kalma çabalarının ardından elimize ne kalıyorsa odur. O yüzden her ne olursa olsun yaşamaya ve yolumuza devam etmeye çalışmalıyız.
Haydi! Şimdi korku ve endişeyle hapsolmuş zihninin karanlığından aydınlığa çıkmak için bir adım at. Her ne kadar yürüdüğün yolun sonu yok gibi hissetsen de küçücük ışığa bir adım atmaktan vazgeçme.
Unutma! Her zaman bir umut vardır. Güzel şeyler olsun istiyorsan eğer, buna önce kendini inandır. Umut ve sabrın ışığıyla kalbini aydınlat. Her şeyin geçeceğine yürekten inan, her ne yaşıyorsan senin için en hayırlısı olduğunu, olması gerektiği için olduğunu bil. Öyle güzel günlerin olacak ki Allah’ın izniyle, sabret, şükret,azmet. Şükretmek için her zaman bir sebebin olduğunu unutmadan, sadece aldığın nefese bile şükret. Herkese ve her şeye rağmen iyilik tohumları ekmekten vazgeçme. Sıkıntıların senin için gelen misafirlerindir, kimden gelirse gelsin, buyur et ve sevgiyle yolcula onları. Kalabalık yalnızlıklarınla kucakla hayatı. Herkese kaldırabileceği kadar değer ver, belki senin verdiğin fazla değeri kaldıramayabilirler bunu aklının bir köşesine yaz. Öğrenmeye olan tutkun hiç azalmasın. Ne olursa olsun hayatta samimi ol. Olduğun kişi ol, göründüğün gibi ol ve sakın iyi niyetini, merhametini kaybetme. Hırsına, egona yenik düşme. Bu dünya gelip geçici aklından çıkarma. Dürüstlükle doğru yoldan ayrılmadan yoluna devam et ve gerisini Allaha bırak.
Aslolan olmayana değil, olana odaklanmak, gidene değil kalana sarılmak ve yüreksizlere değil, her koşulda senin için yüreğini ortaya koyanlara tutunmak iyileştirecek seni belki de.
“İnsanı en çok insan yaralar, yarlarını yine insan sarar” derler Saracak insan olmasa bile kendisi sarar insan yaralarını ve en çok Allaha tevekkül edip sığınmak sarar ve iyileştirir en derin yaraları. Güzel günlerin geleceğine olan umudundan vazgeçme.
Unutma! Kendini üzmeyi başarabilen bir insan kendini mutlu etmeyi de başarabilir.. Ne demiş Mevlana hazretleri, ”Kardeşim sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun…”
Hayatta kendine bir sözün olsun ve hiçbir fırtına alıkoymasın seni bu hayatı yaşamaktan. Güzel düşünüp güzel yaşamanız ve deniz ne kadar fırtınalı olursa olsun, güneşli günlere yelken açmanız dileğiyle.