İnsanların belirsizlik yaşadığı, ne yapacağını bilemediği,hayatlarına yön veremediği, tam olarak ne istediğini kesin bir kararlılıkla ortaya koyamadığı ve iki durum arasında tercih yapamama hali kararsızlık olarak bilinir.
Hepimiz hayatımızın hemen her anında farkında olsakta olmasakta kısa,orta ve uzun vadeli kararlar alırız. Bütün kişisel eylemlerimiz doğrudan ya da dolaylı olarak aldığımız bu kararlar neticesinde oluşur.Karar vermek çok karşılaştığımız bir durum olsada her zaman kolay bir eylem değildir elbet. Çünkü seçmek,seçmediğini kaybetmeyi göze alabilmektir bir nevi…!
Kimi zaman kişilik yapımız, kimi zaman yetiştiriliş biçimimiz,bazen de toplumsal alışkanlıklar karar verme sürecimizi etkileyen faktörlerdendir. Kişiliğimizde bulunan özgüven eksikliği,sorumluluktan kaçma,bir şeyi gerçek anlamda isteyip önemsememe, başkalarının eleştirilerinden çekinme,sonuçlardan endişe etme, konfor alanından çıkmak istememe ya da risk almaktan korkma gibi bir çok neden karar alma sürecimizi etkileyip geciktirebilir. Aslında geciken her karar bireyin kendisinide olumsuz etkilemektedir.
Kararsızlık sorununun insana verdiği en büyük zarar şüphesiz psikolojik zarardır.Karar vermekte zorlandığımız her an gerginlik,stres,mutsuzluk,endişe,belirsizlik,uykusuzluk,yorgunluk ve en sonunda tükenmişlik hissi yaşarız.Tabi bir o kadar da zamanımızdan çalar kararsızlık.Günler,haftalar,aylar hatta mevsimler geçer.Bahar biter,yapraklar boynunu büküp sararır,güneş yerini soğuk kışlara bırakır ama o karar bir türlü verilemez. Sanki bilinmeyen birgeleceğin sigortalanması sözkonusuymuş gibi hep en doğruyu,eniyiyi,engüzeli bulup o şeyi seçmek isteriz.Böylelikle birçok fırsat elimizden uçup gider. Nedemiş Paulo Coelho:'insanlar fırsatların gelmesini bekler,fırsatlar insanların gelmesini. Fırsatlar bekler,insane bekler kazanan hep mazeretler olur.'
Kararsız insan aynı zamanda ne istediğini tam bilemeyen, hayatında iniş çıkışlar yaşayan,içindeki dengeyi kuramadığı ve günü gününe tutmadığı için hem sosyal hem de özel ilişkilerinde güven verme yönünden de sıkıntılar yaşayıp yaşatabilir.
Diğer bir boyuttan ele alacak olursak ki bir Sosyoloji mezunu olarak toplumsal boyutuna da değinmek isterim. İnsanlar seçimlerini istedikleri gibi şekillendirmekte özgür gibi görünselerde görünmeyen sayısız sınırlamalardan da muzdariptirler. Örneğin; çevrenin ve toplumun yanlış bile olsa alınan kararlara saygı duymaması ve müdahele etmesi, büyüklerin gerektiğinden fazla karar sürecine karışma alışkanlığı,bireyin bağımsız olamaması, ağır toplumsal baskılar bu gizli sınırlamalardandır.Hele ki bizim ülkemizde!
Toplumumuz zaten adam akıllı bireyler yetiştirilmesine ve insanların yeterince kendi olma bilinciyle var olmasına çokta elverişli değildir. Dikkat ederseniz birisi bir şey almaya ya da yapmaya kalktığında ailesi ve etrafı felaket tellalcısı oluverir. Herşeyin en doğrusunu onlar biliyormuş gibi olumsuz senaryolarla insanları korkutup kararından caydırmakta üzerlerine yoktur. Adeta her kafadan bir ses çıkar. Herkes söz konusu başkasının hayatı olunca tavsiye vermekten ziyade resmen burunlarını sokarak karar sürecini baltalar ,belki de oluşabilecek bir çok güzelliklere ve girişimciliğede engel olabilirler.Bu yüzden ülkemizde girişimci sayısı çok fazla olamıyor malesef. Aynı şey üniversite ve bölüm tercihlerinde de çok rastlanan bir durumdur.
Özellikle saygı ve biat etmeyi birbirine karıştıran gelenekçi toplumumuz, bireyin kendi tercihlerinden çok yakın çevresi ve ailesini dikkate almasını ve onların kararlarına uymasını bekler. Çünkü seçim yapabilme özgürlüğünün,insanın kendi çıkarına olduğu fikrini benimserler. Halbuki saygı; önem verme,hürmet gösterme anlamına gelir ama kendi doğrularından vazgeçme ve başkalarının doğrularına göre yaşama anlamına gelmez.
İşte yukarıda saydığımız tüm bu sebepler karar alma ve uygulamada insanların yeterince gelişememesine ve hayatta hep korkak adımlar atmasına, hatta ilerleyememesine yol açmaktadır. Karar alma süreçlerinde elbette kanaatine önem verilen insanlara ve aile büyüklerine danışılabilirama son söz yaşam kimin yaşamı ise onun olmalıdır. Çünkü kararın doğruluğundan her ne kadar emin olamasakda,aldığımız ve alacağımız karar yanlış bile olsa, alınan kararların sonuçları yaşanır oradan dersler çıkarılır ve böylece yaşam deneyimi kazanılmış olur.Kaldı ki en kötü karar kararsızlıktan daha iyidir. Hiçbir kararın ne tam olarak doğru ne de tam olarak yanlış olduğunu bilemeyiz. Hepimiz insanız beşerîyiz şaşarız. Her şeyin en doğrusunu ve hayırlısını şüphesiz ki Allah bilir.”Bir bilgeye nasıl doğru kararlar alabildiğini sormuşlar, tecrübe ile demiş. Tecrübeyi nasıl edindiğini sormuşlar, yanlış kararlarla demiş.”
Hayatınızın size ait bir ömür olduğunu ve bazen yanlış kararların size doğruya ulaştıracak yegâne yol olduğunu unutmayınız. Başkalarına bilinçli olarak zarar vermediğiniz sürece her kararın size öğretecekleri vardır. Bize gerekli olan sadece biraz cesarettir.Yaşamdaki bu seçim oyununda vazgeçtiğiniz şey, seçtiğiniz şeyden daha değerliyse pişmanlık kaçınılmazdır. Ama neyin değerli olduğu kararı da yine size aittir.”Her seçim bir vazgeçiş, her vazgeçiş bir kaybediştir çünkü.” Mantığınız ve yüreğiniz dengede olduğunda en doğru kararı vermiş olursunuz. Eğer temiz güzel bir kalbiniz varsa iç sesiniz size neyi seçmeniz gerektiğini söyleyecektir.
Hayatta cesaretle, en güzel ve en hayırlı kararları alıp,en doğru tercihleri yapmanız dileğiyle.