Ülkemizi beş yıl süreyle yönetecek olan ekip ve onun ve tüm Türkiye’nin başkanı olacak kişiyi seçmek için günler finale hızla yaklaşıyor. 

Bu seçimde Cumhurbaşkanı olarak dört aday yarışacak. 

Birincisi mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Akparti, Milliyetçi Hareket partisi, Büyük Birlik partisi ve Yeniden Refah Partisinin ortak adayıdır. Hüdapar’ın da destek vereceği bu Cumhur ittifakı adayına görünürde başka destek veren parti yok. 


İkinci aday Cumhuriyet Halk partisi genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. Kendi partisinin dışında bir yılı aşkın süredir birlikte oldukları İyiparti, Deva, Gelecek, Saadet ve Demokrat partinin de desteği ile aday olan Kılıçdaroğlu’nun en az bunlar kadar destekçisi olan HDP de var. Millet ittifakının karşısında HDP Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayarak en önemli desteğini verdiği bu seçimi ölüm kalım meselesi olarak gördüğünden ittifak partilerinden çok çalışıyor ve çalışacak görüntüsü veriyor. Bu ittifaka başkaca oy oranları binde sıfır virgül ile ifade edilecek partiler de destek veriyor. Ayrıca açıkça Avrupa Amerika bölücü ve yıkıcı örgütleri seslerinin çıktığı kadar destek veriyorlar ve kendilerini bu ittifakta görüyorlar. Bazıları bu sözlere kızacak belki ama hiç kızacak bir şey yok. Açık kaynaklardan kısa bir araştırma ile bu destek görülecektir. Yani bu satırlar yorum değil vakadır. Yorumumuzu ayrıca yapacağız o hakkımız saklı. 


Üçüncü ittifak ise ATA ittifakıdır.  Zafer Partisi, Adalet Partisi, Doğru Parti, Türkiye İttifakı Partisi ve Ülkem Partisi'nden oluşan bu ittifakın Adayı Sinan Oğan’dır. Daha çok ülkemizdeki Suriyeli insanları ülkelerine gönderecekleri tezi ile milliyetçi oylara talip olan Zafer Partisinin lokomotif olmasıyla oluşan bu iltihakın adayı yüz bin imza bularak adaylığı tescilledi. Cumhur ittifakından MHP ve Millet ittifakından İyiparti’nin küskün oylarına talip olan hedefini ilk turda yüzde otuz gören Sinan Oğan’ın nasıl bir varlık göstereceği bilinmiyor çünkü ne kendisi nede destek veren partiler seçime girmediğinden oy oranları belli değil. 


Dördüncü aday iste tek başına ardına aldığı Memleket partisi ile yüz bin imzayı geçen Muharrem İnce. Kendisine desek veren başka parti olamamasına rağmen iddiasını ortaya koydu aday oldu. Yüz bin imza toplayacağım dediği ilk andan itibaren Millet ittifakını oluşturan partiler tarafından sert eleştirilmek bir yana adeta linç yiyen ama duruşunda değişiklik göstermeyen bu adaya Kılıçdaroğlu lehine çekil baskıları her geçen gün artıyor. Zira o gruptan oy devşireceği ve seçimi riske sokacağı algısı hakim. Ama İnce en azından şimdilik adaylıkta direniyor. Başaracağından emin olan ve daha önce girdiği seçimde Erdoğan karşısında yüzde otuzu geçen kişi olduğunu ve bu seferde bunu başaracağını söylüyor. 


Kısaca bu dört aday ve eğilimlerini yazdıktan sonra bir konuya daha değinip, geniş değerlendirmeyi daha sonra yapacağımı arz ederek sizleri bu mübarek günlerde yormak istemiyorum. 

Bu seçimde ülkemizdeki her seçimde olduğu gibi karşı tarafın eksiğini bulma çabası aldı başını gidiyor.  

Yüzyılın felaketi olduğuna tüm dünyanın inandığı ama ülkemizdeki muhalefetin bir türlü inanamadığı depremin aynı anda on bir ili yıkması neticesinde devletin hızla her yere ulaşamadığı algısı ile iktidar yıpratılmaya çalışılıyor.  Oysa insaf edilmesi lazım. Afet durumunda bir birinin yarasını sarmaya koşacak olan illerin eşleşmesi için yapılan yönetmeliğin o illerin hepsinin etkilenmesi ile yetişilmemesi gayet normal değil midir? Yarıma ihtiyaç duyan komşu memlekete koşacak kişiler ya öldü, ya yaralandı, ya etkilendi. Asker erken çıkmadı deniyor. Her olağanüstü durumda asker önce kendini kontrol eder, kaybını eksiğini tespit eder ardından yardıma koşar ki öyle olmuş. Vatandaş olarak benimde enkazda eşim anam babam evladım olsaydı bende ilk etapta böyle tepki verirdim. Ama vatandaşın vereceği bu tepkiyi kurumsal partiler veremez. Ne kadar muhalefet olurlarsa olsunlar hele felaketin ilk gününde halkı sakinleştirmesi gereken devlet yönetimine talip bu partilerin bu yaklaşımı yanlıştır ve karşı taraf yıpransın de nasıl olursa olsun demesi hatadır. 


Muhalefetin de anlık hataları ile iktidarın bu denli üzerlerine gelmesi de yanlıştır. Mesela Kılıçdaroğlu’nun bir program sonunda resim çektirirken seccadeye ayakkabı ile basması çok eleştirildi. Elbette kutsal değerlere saygı gösterilmesi gerekir. Ama o kargaşada buna dikkat etmeye bilir. Bunda Kılıçdaroğlu’nun bence hiç suçu yoktur. Belli ki namaz kılınan bir yer orası mescit veya değil. Ona resim çekme ortamı oluşturan il başkanı Canan Hanım ve ekibi sorgulanmalı. Yanlış onlarındır.  

Seçim yaklaştıkça bu tür karşıdakini yerme çabaları olacaktır. Elbette adaylar ve destekçileri dikkat etmeli ama asıl olan bu dört adayın vizyonlarını ortaya koymasıdır. Ülkeye ne katacaklarını ortaya koymalıdır.  

Ülkemizi topyekûn ilgilendiren konularda fikirlerini ortaya koyup ne yapacaklarını kamuoyuna deklare etmelidir.  

Mesela Suriye meselesi, PKK meselesi, Lübnan meselesi, Irak meselesi yani kısaca yurtdışına asker gönderilmesi konusunda fikirleri nedir net açıklamalılar.  

Mesela aile bütünlüğü ve İstanbul sözleşmesi konusunda biri getir diğeri götür sazı çalıyor. Adaylar ne yapacak 15 Mayıs sabahı onu demelidir. 

Mesela ülkenin direkten döndüğü darbe konusunda atılan ve açıkta olan kişiler hakkında ve aynı mücadele devam mı edecek. 

Mesela enflasyon konusunda ne düşünüyorlar. Mesela pahalılığı nasıl önleyecekler.  

Mesela tarım ve üretim konusunda programları nedir. 

Mesela depremin ilk saatlerinde altın arama detektörü satışının patlaması, bir battaniyenin on kat fiyatla satılması, bir bardak çayın, bir tas çorbanın üzerinden rant sağlayanların ahlaki dezenformasyonu gibi çökmelerin üzerine nasıl gidilecek. 

Mesela başörtüsü konusu bir daha gündeme gelecek mi? Bin yıl sürecek etkideki 28 Şubatları bir daha yaşayacak mıyız? Mesela Allah korusun bir daha darbe girişlimi olursa tankların üstüne çıkıp, altına yatıp, F-16 lara balkondan cıvata fırlatıp önleyecekler mi yoksa ellerini arkada buluşturup kelepçe takarken zorlanmasınlar mı diyerek hazır bekleyecekler mi? 

Hülasa başkasının başarısızlığı veya hatası üzerinden değil kendi fikirlerinin büyüklüğü ile seçime asılmaları gerek. 


Muahbbetle…