Bazı eylemler vardır yok demekle eylem olmaktan çıkmıyor. Bazı sözler vardır yok demekle silinmiyor.

Bir arkadaşım gönderdi. Mutlaka bilenleriniz vardır ve hatta bu bilenleriniz orada yenen “biber değil” de diyebilir. Ama ben Nasrettin hocanın kürsüden söylediği gibi yapmak yerine bilmeyenlere yazalım.

Köyün ağası arazilerini teftiş için atına binmiş yanına almış marabasını düşmüş yola. Bir ova bir tepe bir dere derken ardından gelen marabasına bir oyun oynamak istemiş.

“La Haso şu heybede bir torba acı biber var. Ye o biberin yarısını ben yürüyeyim sen ata bin. At senin olsun. Üstündeki heybe senin olsun. İçindeki erzaklar da senin olsun. Yok yiyemezsen yediğin acıyla kalırsın.” Demiş gülerek.

Haso ağa dalga geçiyor kızar falan diye düşünmüş olur mu falan dese de ağa ısrar etmiş.

Haso başlamış biberleri yemeye. Suratı büzüşmüş, dili yanlış, boğazı kızarmış, soğuk soğuk terlemiş ama yemiş. Ağa sözünde durmak zorunda kalmış. Vermiş atını marabaya devam etmişler yola.

Dere tepe gitmişler ve dönüşe geçmiş, köye yaklaşmışlar. Ağa köye böyle girmeyelim diyemiyor ama sıkıntılı olduğu belli. Bu sefer maraba birazda ağadan intikam almak için başlamış söze.

“Ağam köye ben at üstünde sen yürüyerek girme. Ye şu biberin geri kalanını atını geri al, heybeyi erzakı da al. Sen bin atına ben ardından geleyim ne dersin”

Ağa zorlanacak bile olsa elbette kabul etmiş. Gözlerinden sular seller gibi yaşlar gelerek yemiş biberin yarısını. Ama atına kavuşmuş. Düşmüşler yine başlangıç vaziyetinde yollara.

Bir süre gitmişler Haso arkadan seslenmiş.

“Ağam at senindi senin oldu. Heybe senindi senin oldu. Erzak senindi senin oldu. E peki ağam biz bu biberleri niye yedik.”

Fıkra bu kadar. Biliyorum daha açık yazamadığım için biraz yavan geçti pek tat almadınız. Ama günün anlam ve önemine binaen tam oturan bir fıkra olduğundan sizinle de paylaşmak istedim.

Şuan ekranlarda İyi parti lideri Meral Akşener’i izliyorum. İlk soruyu güzel geçiştirdi. Açıklamada neden yüzünüz bu kadar asıktı neden öyle (benim notum) tank çiğnemiş gibi duruyordunuz? Sorusuna yüzüme ışık falan geldi diyerek geçiştirdi.

Dönelim birkaç gün öncesine.

Millet ittifakı veya altılı masa denilen masa Cumhurbaşkanı adayını açıklayacaktı. Ancak beş partinin onay verdiği CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına Meral Akşener karşı çıktı ve kalktı masadan. Bir toplantı düzenledi ve gerçekten çok ağır ithamlarda bulunarak masayı devirdiğini ilan etti. Kumar masası dedi, anlamını yitirdi dedi, millete cevap veremeyen birliktelik dedi.

Ardından masa beşli toplandı. Dört gün belki liderler değil ama sosyal medya üzerinden öyle ağır suçlamalar yapıldı ki hesaba kitaba sığmayacağı gibi burada da yazılmaz yazılamaz. Liderler seviyesinde ise araya girenler, ortamı yumuşatma gayretine olanlar, formüller bulunarak tekrar Meral hanım masaya oturdu veya oturtuldu.

Sonra hep beraber oturdular konuştular ve kaderin enteresan bir cilvesi olarak Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu ’nu Saadet partisi genel merkezinin önünde Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edildi. İlkelerini savunmak için Erbakan Rahmetliyi boncuk boncuk terleten CHP’nin başkanı Saadet partisi genel başkanı tarafından açıklandı.

Elbette hayırlı olsun. Elbette Kemal Kılıçdaroğlu bana göre en doğru aday. Çünkü kim ne derse desin yıllardır Türkiye’de Ana muhalefet partisinin liderlerini yöneten biri neden aday olmayacakmış. Bana göre belediye başkanlarından da milletvekillerinden de veya başkaca aday adaylarından da önde hakkıdır. Efendim mezhebi şuymuş, efendim boyu şöyleymiş, efendim tip böyleymiş, ya geçin onları o vizyon olmasa o makamda yıllarca kalabilir mi?

Geçtik bunları. Bu masayı devirip kalkıp giderken söylenen sözler, ardından edilen hakaretler bunları da geçelim.

Masa kaldığı yerden devam ediyor. Meral hanım masa olayını anlatıyor şimdi. Anlaşıldı ki masa artık devrilmeden yoluna devam edecek.

Bu sözler söylenmedi, bu laflar edilmedi, bu hareketler yapılmadı başa dönelim demekle olmuyor işte. Her dakika tarihe yadigâr olarak yazılıyor.

Şimdi gelelim fıkramıza.

Madem bu masa kaldığı yerden devam edecekti de;

Ağam biz bu biberi neden yedik.

Muhabbetle…