--Ali Rıza Bey, Mustafa'yı dindar bir okula gönderelim.
Dinî-bütün bir çocuk olsun. İslamiyet'i öğrensin. Onu Mahalle Mektebi'ne yazdıralım.

--Olmaz hatun!
Oğlumuz asker olsun, subay olsun. Şemsi Efendi Mektebi'ne gönderelim.

--Bey, Mustafa da dedesi gibi Kur-an'ı Kerim öğrensin, namazında, niyazında...
İslâm'ın çizgisinden ayrılmasın...

--Tamam iyi de hatun, yine öğrenir dinimizi. Bu şehirdeki eşkıyalardan biz çok çektik. Asker olsun ki, kurtarsın bizleri bunlardan. Üstelik devletimizin askere, subaya da ihtiyacı var. Mustafa kabiliyetli zeki bir çocuk. Bu askerî dehasıyla memlekete çok daha faydalı bir insan olur.

  İşte Ali Rıza Bey ve eşi Zübeyde Hanımla aralarında oluşan bu küçük münakaşadan sonra, Ali Rıza Bey, Zübeyde Hanım'ın gönlü kırılmasın diye, oğulları Mustafa'yı önce Mahalle Mektebi'ne, daha sonra da Şemsi Efendi okuluna gönderirler.

 VE SONRASI MALUM...

  Koca bir ülkeyi karanlıktan kurtarıp, bir cumhuriyet kuracak, devrimleriyle, ilkeleriyle, inkılaplarıyla devlet kurtaran lider olarak adını tarihe yazdırtacak bir deha yetişecektir.

*  *  *

 TBMM arşivinde bulunan bu diyalog, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanımla, babası Ali Rıza Bey arasında geçmiştir.

  *  *  *

  Görüldüğü gibi Zübeyde Hanım, oğlu Mustafa'nın ısrarla Mahalle Mektebi'ne gidip, orada Kur'an-ı Kerim öğrenmesini ve İslam çizgisinde yetişmesini istiyor. Çok beğenip takdir ettiği babasının ve eşinin babası gibi bir hafız, âlim olması için ısrarcı oluyor.

  Dört çocuğunu çeşitli hastalıklardan dolayı kaybetmiş, üstelik Ömer isminde bir çocuğunun da köpekler tarafından parçalanmış haldeki cesedine şahit olmuş yüreği yaralı bir annedir Zübeyde Hanım. 

   Eşi Ali Rıza Bey, vefat ettiğinde, kızı Makbule ve oğlu Mustafa'yla kalakalmıştır. Çaresiz onları da alıp kardeşinin yanına sığınmıştır. Daha sonra da kardeşine yük olmamak için mecburen evlenmek zorunda kalmıştır.

  Zübeyde Hanım, ilim irfan sahibi, kültürlü, mutaassıp, sofu bir aileden gelmiştir. Namuslu, iffetli, tam bir Osmanlı kadınıdır. Çok iyi bir maneviyata sahiptir.

 Gençlik yıllarında bile insanlar zaman zaman herhangi bir hususta fikir anlaşmazlığına düştüklerinde 'bunu bilse bilse Zübeyde bilir' diyerek onun bilgisine başvurmuşlardır.
Bu özelliğinden dolayı çevresindeki ahali ona 'MOLLA ZÜBEYDE' ismiyle hitap etmişlerdir.

  *  *  *

   Zübeyde Hanım 14 Ocak 1923 yılında tedavi için gittiği İzmir'de, 66 yaşında hayata gözlerini kapamıştır.

  Zübeyde Hanım, acı ve elem yüklü yaşam sürecinde tarihe bir çığır açan, yeni bir devlet kurup, Cumhuriyet gibi bir özgürlüğü miras bırakacak kahramanı, bir dehâyı, bir önderi yetiştirip vatana hediye eden elleri öpülesi saygıdeğer bir annedir...

  Ne acıdır ki okumak, araştırmaktan aciz, bir avuç zırcahil sürüsü, böyle bir insana dahi iftira atmaktan geri durmayıp olağanca hadsizleşebiliyorlar maalesef...

  15 OCAK 1923 YILINDA VEFAT EDEN, BÜYÜK ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN DEĞERLİ VÂLİDESİ, ASİL VE ÖRNEK İNSAN, ZÜBEYDE ANNEMİZİ, RAHMETLE YÂD EDİYOR, SONSUZ SAYGI VE SEVGİLERİMİ SUNUYORUM...

  'Tarih yazmak, yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa; değişmeyen hakikat bir gün karşısına çıkacaktır'                          M.K.ATATÜRK