Üçüncü yargı paketi ile otuz yıldır içerde kalan eski ülkücüler, özelikle Manisa Milletvekili ve hemşerimiz Selçuk Özdağ’ın büyük gayretleri MHP Milletvekillerinin de desteği ile serbest kalmışlardır. 7 TİP’ liyi öldüren eski ülkücüler yargılanmaları neticesinde yedi defa idam cezasına çarptırılmışlar. Şimdi sormak gerek ülkücüleri katleden devrimcilerde olayda şehit ettikleri ülkücü sayısı kadar mı idamla yargılamışlardır. Otuz bin kişinin ölümünden sorumlu Bölücübaşı içinde savcılar otuz bin defa idam mı? İstemiştir. Yoksa buna hukukta çifte standart mı diyoruz? Ulusal Medyada eski Marksist kalemler hemen başlıklar atmaya başlamışlar. Geçte olsa adaletin sağlanmasını eleştirirken aslında ülkücüleri katil göstermeye yönelik kampanyaya dönüştürülmüştür. Bunun yanında cezaevindeki Ülkücülerin tahliye edilmesinden rahatsız olduğunu söyleyen 80 öncesinin komünist militanı bugünün AKP’li Bakanı vicdanının sızladığını söylüyor. 

O zaman vicdanını daha fazla sızlatmayacak ve mağdur ülkücülerin serbest bırakılmasını sağlayan partisinden istifa edecek. Seksen öncesinde bir çok acılar yaşanmış, Marksist ideoloji ile kandırılmış gençlerle, vatanlarını her türlü dinsiz saldırılardan korumak isteyenlerin mücadelesine sahne olmuştur. Maalesef ancak şimdi anlayabildiğimiz üzere dış güçlerin olayların içine girmesi ile bu mücadele silahlı bir şekle dönüşmüştür. İki taraftan da kayıplar yaşanmış, acı olaylar gerçekleşmiş, ama bir taraf hep toplumun hafızalarında canlı tutulup şirin gösterilirken karşı taraf katil, cani ilan edilmiştir. Oysa ki olayın iç yüzü hiç de öyle değildir. 15 Mart 1978 tarihinde Ümraniye’de, 5 Ülkücü işçi sözde halk mahkemelerinde yargılanarak kurşuna dizildiler. 18 Eylül 1979 tarihinde Adana Endüstri Meslek Lisesi Lojmanları’nda 6 Ülkücü öğretmen şehit edildiler. Katillerinin hiç biri on yıl bile içerde yatmadı. Kimse kınamadı. Basında yazılıp çizilmediler. Unutuldu, Unutturuldu, Çünkü hepsi ülkücü idi. Geçte olsa adaletin sağlanması bu memleket için can verenlerin gönlüne su serpmiştir.