Geçen hafta Lütfi Kırdar Kongre salonunda Türkiye’deki bir çok bölücü unsurunda katıldığı bir anma gecesi düzenlendi. Burada bölücülük propagandası yapılmak için yeni bir malzeme bulunmuştu. Bu sefer ki malzeme on yıl önceki Paris’te olan Ahmet Kaya idi. Yüce dinimiz ölülerin arkasından konuşmayı hoş görmediği için Kaya hakkında fazla bir şey söylemek istemiyorum. Fakat tarihe not düşme adına bazı gerçekleri ifade etmeden de geçemeyeceğim. Sanki özgürlük mücadelesi verirken, gurbet ellerde faili meçhul olarak öldü gibi lanse edenler bilsinler ki O, “Şerefsizlerin ülkesi” dediği Türkiye’de kazandığı paraları Avrupa’da yerken öldü. Şimdi Türkiye’den sanki sürgün edilmiş, kaçmak mecburiyetinde bırakılmış gibi gösterilmekte. Sanki Türkiye’den gitmesinin üzüntüsü ile ölmüş gibi gösterilmekte.. Ölümünün onuncu yılında andıkları Kaya’nın geceye katılan zihniyet ortada, katılanların kimliklerinden anılan kişinin de kim olduğu ortada. 

 Apo’ya selamlı konserlerinde ağızlarından salyalar saçarak benim sorunum Türkiye Cumhuriyeti ile değil Türk’le diyecek kadar alçaklaşan zihniyeti bizde unutmadık. Hükümetin selamını başbakanını saygı ve muhabbetlerini dile getiren sayın Bakan bu saygıyı bizim adımıza değil, sadece kendi adlarına sunsunlar. Daha birkaç gün önce büyük fikir adamı Hüseyin Nihal Atsız’ın ölüm yıldönümünde aynı Kültür Bakanı hiç değilse bir anma mesajı bile yayınlama gereği duymadılar. İş haine gelince vaziyet değişiyor. Sorun Türkücü Ahmet Kaya’nın anılmasında değil, sorun bölücülük unsuru olarak tekrara Kaya’nın sahneye konulmasındadır. Mazlummuş gibi mağdurmuş gibi göstererek bir taşta iki kuş vurmaya çalışıyorlar. Bölücüyü sempatik Türk Devletini faşist gibi gösteriyorlar. Günay “Konuşmasında dinlememekten, anlamamaktan, susturmaya çalışmaktan ve inatlaşmaktan Türkiye bedeller ödedi. Kimse kimseyi hangi gerekçeyle olursa olsun susturmaya kalkmasın diyerek” sanki aleni bölünmeyi masummuş gibi göstermek istiyorlar. Bizi psikolojik olarak bölünmeye hazırladıkları gün ülke elden gitmiş demektir. Bu zihniyete bunu çok görmemek lazım Kürt partisinin toplantısına katılarak sözde bağımsızlık marşını ayakta, huşu içerisinde dinleyen malum vekilden sonra malum bakana diyecek sözümüz olmasa gerek. “Kör ölür badem gözlü olur.” Mantığı ile hareket ediyorlar. Ama unutulmamalı ki kör hain ölür. Sadece badem gözlü bir hain olur. Diyorlar ki daha demokratikleştik bakın on sene önce söylenen sözler için insanlar linç edilirken bugün daha ağırları söylendiği halde hiçbir şey olmuyor. 

Ülke mi bölündü? Topraklarımız mı? Elimizden gitti. Diyerek bölücü ağızların havlamalarını mazur göstermeye çalışıyorlar. Oysa ki bugün açılımlar ve verilen tavizler ile her geçen gün bölünmeye federalizme biraz daha yaklaşıyoruz. Bugün bunu normal karşılamaya başladık. An gelir; hainler masum olur. An gelir; münafıklar mümin olur. An gelir; soysuzlar soylu An gelir; Şerefsizle şerefli An gelir; bölücüler özgürlük savaşçısı, Ve an gelir, en sonunda Türk Milleti ayağa kalkar…