Öğrenilecek veya öğretilecek bir şeyler olduğunda, öğretmen de var olmuş demektir. Tarihte kurulmuş bütün Türk-İslâm devletlerinde de öğretmenlerin değeri takdir edilmiştir. Bunu en güzel Karahanlı hükümdarına hitaben Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig'inde yazdığı şu sözler açıklar: “Onların ilmi halkın yolunu aydınlatır. Onları pek çok sev ve onlardan hürmetle bahset… Gazneli Mahmud ve oğlu Mesud'un saraylarındaki âlim, edip ve şairlerin dört yüz civarında bir rakamla ifade edilmesi, öğretmene verilen değerin önemli bir ispatını oluşturmaktadır. Selçuklular ve daha sonraki bir kısım Türk-İslam devletlerinde varlığı bilinen ve öğretmenliğin özel bir kolu olarak karşımıza çıkan Atabeglik kurumunu da hatırlamamız yerinde olacaktır. Fatih'in, babası II. Murad tarafından hocasına, gerektiğinde dövebilme yetkisiyle teslim edilmiştir. Hiç şüphesiz bu durum, devrin ilim anlayışını olduğu kadar, hocalara verilen değeri göstermesi yönüyle de çok dikkat çekici bir örnektir. Nitekim aynı öğrenci de İstanbul fethi sonucunda bu güzel şehre girerken, padişah zannederek hocasına çiçek veren Bizanslı kızların davranışını hoş karşılayacak, hatta onları bilhassa bu şekilde davranmaya yönlendirecektir. Mısır seferinden dönüşü sırasında, büyük âlim Kemalpaşa-zâde'nin atının ayağından kaftanına bir çamur parçası sıçrayan Yavuz Sultan Selim ise, mahcup olan hocayı teselli edecek ve; “Ulemâ atı ayağından üzerime sıçrayan çamur iftihar ve övünme sebebimdir, ölümümden sonra sandukam üzerine örtsünler.” demiştir. Cumhuriyet döneminde öğretmenlik mesleği çok saygın etkin ve etkili bir meslek niteliği kazanmıştır. 1924′te öğretmenlik mesleği yasayla tanımlanmış. 

Böylece yasal bir meslek niteliğine kavuşmuştur. - Öğretmenler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır…(1924) - Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir…(1925) gibi veciz sözleri Atatürk’ün öğretmenlik mesleğine bakışını açıkça göstermektedir. Tarihimizde öğretmene, öğreticiye verilen önem malum olmakla birlikte günümüzde maalesef bu anlayış tamamen değişmiştir. “24 Kasım’lar, önceki yıllardaki ritüellerin tekrarlandığı günler olmamalıdır. Her Öğretmenler Günü bir sonrası için hedeflerin konulduğu, bir önceki yıl konulmuş hedeflerin gerçekleşme düzeyinin gözden geçirildiği bir kutlama günü olduğu kadar bir muhasebe günü de olmalıdır.” Öğretmenimin sorunlar katlanarak devam etmekte, Öğretmenlerimizi cüzdan ile bilim arasına sıkıştırmamak için ücretlerinin insanca yaşam standardına çıkarılması gerekmekte ve siyasetin kirli ayak oyunlarının oynanmadığı, atama ve terfilerde liyakata önem verildiği bir çalışma ortamı sağlanmalıdır. Sık sık ek ders, norm kadro ile tedirgin edilen öğretmenlerimize yapılan bu muameleler ile en kolay kadrolaşılan kurum olmaktan çıkarılmalı yapılan haksızlıkların en ağır şekilde bu millete bu milletin geleceğine fatura edildiğini bilinmelidir. Bütün bunların yanında eğitim tamamen yaz boz tahtası haline getirilmiş, Milli eğitimimizin millisinin ortadan kaldırılması için hükümet tarafından her türlü alt yapı oluşturulmaktadır. Öyle bir eğitim bakanlığı hedeflenmektedir ki Sanki suçmuş gibi Türk’üm, doğruyum, çalışkanım demek bile yasak hale gelmeye başlamıştır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen cumhuriyetimizin mimarları öğretmenlerimiz bu kutsal görevi yerine getirirken omuzlarındaki yükün ağırlığı ve önemi ile hareket etmelidirler. Bu vesile ile bu ülkeye ve Türk gençliğine gönül verip, Atatürk’ün izinde yürüyen eğitim ordusunun vefakâr neferlerinin öğretmenler gününü kutlar; görevi başında şehit olan öğretmenlerimize Allah’tan rahmet dilerim…