Sizin, Hiç Babanız Öldü mü?!...

Kimi zaman gazetenin orta sayfasında, kimi zaman bir kitabın baş köşesinde, kimi zaman da internet ortamında manidar yazılar deyimler, sözler çıkar karşınıza...

Öyle ki, oradaki bir cümle, iki satır belki yıllarca anlatmak istediğiniz hislerinizi ifade eder. Bütün duygularınıza tercüman olur bir bakıma...

Geçenlerde de 'Sizin hiç, babanız öldü mü?!', başlıklı bir yazı ilişti gözüme.
O an; irkildim, bir şeyler koptu geldi içimden sanki.
Öylece bakakaldım...
Ve bir müddet, buruk bir hüznün sandalı, alıp götürdü beni çok uzaklara...

Kimine göre basit...
Kimine göre sıradan...
Kimine göre çocuksu bir cümleydi bu belkide....

Göğsünün sol yanına bir yumruk gibi oturan, nefesini ağırlaştıran, tüm yüküyle omuzlara binen, ağır bir cümlenin tarifiydi bu esasında. Hele bir de son anlarında elinizden bir şey gelemeyip de gözlerinize baka baka ellerinizden kayıp gitmişse!...

Yokluğuna, yıllar geçse de yaşınız her kaç olsa da çocuksu yanınıza alıştıramamışsanız!...

İşte o an özlem dolu bir acı sarmaya başlar göğsünüzün sol yanını...
Geriye doğru anılar birer birer taa çocukluk yıllarına doğru uzanmaya başlar bir film şeridi gibi...

* * *

'Çocuk olduğumda dünyanın en güçlü adamıydı O' dersiniz. Tamamen güvendeydim onun yanında. Hiçbir kuvvet bana zarar veremezdi. O, her işin üstesinden gelir ve her şeyi bilendir benim gözümde...

Ergenlik dönemi artık kabuğu ilk kırışım ve kendimi ispatlama zamanlarımdı. O dönemler ve gençlik yıllarım tamamen ailemi en çok üzdüğüm dönemlerimdi. Bir zamanlar 'herşeyin en doğrusunu o bilir' diye düşündüğüm anne ve babamı, cehaletle suçlama yıllarımdı. Bizleri anlayamadıklarını zannederek, suçlamalar yaptığımız yıllar...

Aileyi ve çocuğu en çok yıpratan o dönemler...

Yirmili yaşların üzerine çıkıp da fikirlerimizin olgunluk dönemine geldiğinde babamı daha iyi anlayabilecek zamanlara gelmiştim artık...
Onunla daha çok anlaşacak, sorunları beraber çözecek, bir nevi arkadaş, sırdaş olacaktık...

Fakat bu sefer de hayatın amansız bir gerçeği çıkıverir ortaya...
Yılların yorgunluğu, yaşamın çilesi hastalık olarak peydah olup, bırakmaz bir türlü yakasını. Taa ki, mücadeleyi, sizden kopararak sonuçlandırıncaya dek...

Oysa ki onunla daha iyi anlaşıp, dertleşecek ve en çok ihtiyaç duyduğunuz zamanlarda, ansızın elinizden uçup gidiverir dönülmez bir yola.

O eli öpülesi, varlığıyla bayramların bile manası olan karlı dağ, yoktur artık hayatınızda...
Sanki koca bir okyanusun ortasında yapayalnız kalmışsınızdır...
Su alan gemiye benzetirsiniz kendinizi...


Dağın erimiş, öpülecek elin gitmiş, sıkıldığında dertleneceğin, hatta biraz da naz yapacağın, o koca yürekli BABAN, yoktur artık.
Bir an karanlığa prangalandığınızı, hayatın sizi esir aldığını düşünürsünüz. Hayatın senden kopardıkları bir kez daha acıtır içini.

İşte o an, sizin elinize sarılan küçücük bir yürek ve ağzından çıkan 'BABA' diye bir söz, bir an kendinize getiriverir sizi...
Hayatın mecburiyetleriyle yüzleşme vaktidir yeniden. Çünkü anlarsınız ki, siz de artık yaslanılacak karlı bir dağ, öpülecek el, en güçlü adam, her şeyi bilen, en iyi öğretmensinizdir birileri için. Babanızdan gördüğünüz dik duruşu, sergileme vaktidir.

Babanızın 40 yaşındaki yıllarına geldiğinizde, o dönemlerde size söylediklerini hatırlarsınız. Yanlış düşündüğünü zannederek ağır ithamlarda bulunduğunuz birçok hususlarda ona şimdi daha çok hak veriyor ve daha iyi anlıyorsunuzdur artık.

*****

Şimdi etrafıma bir bakıyorum da şöyle;
Kimimizin babası hayatta, kimimizin ki ulaşılamayacak diyarda, kimimizin ki yanında...
Kimimiz de bihaberiz varlığına...

O eli öpülecek yaslandığınız dağın kaybetmeden bilin kıymetini. Gün gelir bayramların öksüz, çocuksu yanın yetim kalır. Yanınızda olmasa da arayıp hâl hatır sormayı çok görmeyin. Nefesinin sesini duyun en azından.

Bugün hatırlamaya bile gerek duymadığınız, sahip olduğunuz değerleri, hayat gerçekleriyle hatırlatır insana.

*****
Tüm ahirete intikal etmiş olan babalarımızı rahmetle yâd ediyor, başta şehit babaları olmak üzere tüm babalarımızın bu manidar günlerini kutlayıp, hepsine sonsuz saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.