Kimine ah dünyası kimine vah dünyası der eskiler.
Ramazan ayının gelmesi ile babalar, akşam gelirken pideyi kaç liraya alacaklarının hesabını yaparken analar, iftar sofrasına koymak için tencereye ne atacaklarının hesabını yapar oldular. Sahurda da artan yemeklerin içine bir iki çeşit katıp ev halkına sunmayı düşünüyorlar.
Siyasiler için ramazanın gelmesi müstakbel seçimin sonuçlarının hesabını yaparak geçiyor.
Genel seçimlerden sonra yerel yöneticilerin seçimlerinin yapılacağı günlere az bir zaman kaldı. Kalan bu zamanı değerlendirmek için adaylar var güçleri ile sahalarda gecesini gündüzüne katıyor. Nerdeyse birkaç saatli uyku ile sabahın köründe başlayan “seçmen tavlama” mesaisi ertesi günün sahuruna kadar sürüyor.
Siyasiler son hızı ile seçim çalışması yaparken Mehmet amcanın derdi akşam iftara gelecek torunların ceplerine tuttukları tekne orucuna mükâfat olarak koyacağı üç kuruşun hesabını yapmakla geçiyor. Ayşe teyzenin bebelere yazdan yaptığı bir iki kuru diri ile iftar menüsü hazırlamak en büyük sorunu.
Geçim derdi gerçekten bu seçimin sonucunu belirleyecek gibi. Emeklinin, asgari ücretlinin, dar gelirlinin pek çoğu için ne küresel kriz ve nede ülkemizdeki fırsatçı zihniyetler önemli. Onlar için varsa yoksa aybaşı kapıya dayanıp yine zam yaptığını söyleyecek ev sahibi, her girdiğinde fiyat etiketlerini yenileyen marketler, pazardaki değişen etiketler.
Bu işin sorumlusu iktidarın iyi yönetememesi mi? Yoksa dünyadaki savaşlar mı? Yoksa az gelişmiş ülkeleri dize getirmek isteyen gelişmiş ülkelerin oyunu mu? Yoksa dünyanın genleri ile oynayan birkaç zenginin “ölsün fakirler ki zenginler daha bir refah içinde yaşasın” anlayışı ile virüsler ile dizayn etme gayretleri mi? Yoksa yüce Yaradan’ın bir cezası mıdır?
Neyse ne garibin derdi ne olduğu değil sonuç yani açlığıdır.
Siyasetçiler için çözülmesi gereken, politika üretmeleri gereken en öncelikli konu ekonomik konudur. Nasıl ve ne şekilde kafa yorar, nasıl çalışmalar yaparak konuyu çözerler bilmem ama bu konu birincildir.
Siyasilere bir önerim var;
Her şeyden önce lütfen gereksiz reklam parası vermeyin. Afiş parası vermeyin. Promosyon parası vermeyin. Zaten varlığı yerinde olanlara iftar yemekleri düzenleyeceğim de iki kelam edeceğim diye kendinizi yırtmayın. Seçim bürolarında sahurlara kadar her partide müdavim olanlara çay çorba ikramında bulunmayın. Bayrakları flamaları asmayın astırmayın.
Buraya harcayacağınız her kuruşu reklamsız poşetler içinde (peki tamam poşetlerde reklam olsun) erzak alarak fakir fukaraya erzak yardımı yapın. Şu partili bu partili demeden pek kalmadı ama bakkal borcunu silin, hatta bak güzel öneri daha bir berberle anlaşın bayram tıraşlarını yaptırın çoluk çocuk tüm ailenin.
Birde azıcık eleştirelim siyasi partileri de öyle kapatalım konuyu müsaadenizle;
Görüldü ki aday adaylarından başkan adayları seçerken, il genel meclis üyeleri seçerken ve elbette Belediye meclisi üyeleri seçerken seçilecek sıralara koyduğunuz adayları öyle bir ayarlamışsınız ki maşallah hiç reklama ihtiyacınız yok.
Tabi ki hak ederek o sıraya giren başkan ve meclis üyelerine kimsenin lafı olamaz. Ama filancanın oğlu, yeğeni, bol parası var bu olur, bize maddi katkı verdi bu olur, afiş bastırıp, resmimi astı buda olur anlayışı ile seçenlere de iki çift lafımız olsun. Nerde kaldı liyakat, nerde kaldı eğitim, nerde kaldı devlet tecrübesi, nerde kaldı siyasi tecrübe, nerde kaldı sivil toplum kuruluşları ile bağı, nerde kaldı bilgi birikimi ile şehre katkı sağlayacak adaylar.
Heyyyyy hey. Ya hiç sıraya konmadı veya seçilemeyecek sıralara koyarak yasak savma gayreti düşünüldü. Şu bu değil tüm siyasi partiler aynı hatayı yaptı. İlk onlarına bakın meclis üyelerinin ve bir çizelge ile özelliklerini geridekilerle kıyaslayın.
Hak eden üçü geçer mi?
Kim üstüne alınırsa alınsın. Durum budur. Zaten üstüne alınıyorsa bu sırdakiler, demek ki onlarda biliyor hak etmedikleri sıradan farlı!!!!! Özellikleri ile oraya girdiğini.
Neysssseeee keselim mübarek günde burada konuyu. Ama fakirin tenceresinde aş olabilen kişiler inşallah kazanır bu seçimi.
Muhabbetle…