Soğuk kış günlerini ağır ağır yolcu etmek üzereyiz. Yakında cemre günleri başlayacak. Hafta sonu güneşli bir gün yaşadı Kırıkkale. İki arkadaşımla bizde tadını çıkaralım diye caddeleri adımlamaya başladık. 70 yaşında bir adam elinde bir demet meyve ağacı fidanıyla hızlı adımlarla giderken ben ne kadar mutlu bir insan dedim. Sohbetin seyri birden değişti.   Arkadaşım sen bu konulara çok meraklısın, biraz da farklı işlerle uğraş. Dünyada başka iş’mi yok. Zaten  bir yerde senin için ‘’odun gibi adam’’ demişlerdi dedi.   Bu sözleri önce hakaret gibi yorumlayacaktım sonra düşündüm hiç’te kızmadım. Söyleyen kişi belkide beni küçük düşürmek için söylediğini zannedebilir ama ben bu ifadeden mutlu bile oldum. Arkadaşlara’da aslında bu iyi bir yazı konusu olur dedim   GORA filminde Cem Yılmaz Temel Unsurları sayarken ‘’Ateş, su, toprak ve tahta ‘’ diyor. Seyircilerde tahta’da nereden çıktı kardeşim diyebasıyor kahkahayı…   İster tahta deyin isterseniz odun veya kereste;asıl olan bunların yaşayan formu durumundaki ağaç, yeryüzünün kesinlikle temel unsurlarından birisidir. Kesinlikle ağaç insanlık için büyük bir adım. Etrafımızda da o büyük adamların her çeşit mevcut. Yol kenarlarında, bahçelerde, parklarda, dağlarda ve tepelerde.   Odun veya tahta ağacın ölüsü demektir. Peki onda hiç ölüm gerçeğinin soğukluğunu görüp hissettiniz mi? Ağaç öyle mübarek öyle güzel ve öyle sıcak canlı ki, ölüsü dirisinden dirisi ölüsünden sevimli.   Bana odun diyene soruyorum. Baban, annen,kardeşin veya  eşin ölse onun ölüsüne kaç gün katlanabilirsin? Hocam kaçacak yer ararsın korkusundan. Bir de marangozhanede bir tahtanın işlenişini seyret, o sırada hasıl olan kokuyu almaya çalışır. Elimde ÖD ağacından bir teşbihim var.   Cinsi ne olursa olsun, ne zaman bir ağaca baksam onda bir eksiklik bir kusur göremem. Toprağa tutunuşu, gövdesinin müthiş bir estetik zarafetle topraktan yukarıya doğru yükselirken takındığı denge hesabı dalların gövdeden ayrılırken sergilediği kararlılık ve dal uçlarından yaprağa sergilenen  ahenk. Gel de bunu yüksek bir sanat eseri olarak görme?   Sen git T.V. lerde magazin programları seyret hatta imkan’ın varsa moda evlerinin etkinliklerinde sanat diye giysileri veya baldır bacak seyret. Vallahi umrum da değil. Ben denek dağında belirli yerlerdeki  ardıçları, çeşit çeşit meşeleri hatta belirli bir bölgedeki çamları ziyaret etmeye ve seyretmeye doyamıyorum ve inanmıyorum ki senin aldığın hazlardan çok daha fazlasını alıyorum.   Yaklaşık 100 yıl önce köyümüzün imamı olan Molla Yusuf Dedem, yakacak temini için ormana giden köylülere şöyle seslenirmiş; -Sakın ihtiyacınızdan fazla kesmeyin, ağaçları  rahatlatmak için kesim yapın ve en önemlisi ‘’balta ve nacaklarınızı ormanda sallaya sallaya yürümeyin çünkü ağaçlar korkar ve cellatlar geliyor acaba hangimizi kesecek diye ağlaşırlar.’’ Dermiş.    Dünyanın en bahtiyar adamları dikili bir ağacı olanlardır. Rahmetli bestekar Kadri Şençalar bir eserinde; ‘’ Neyleyim köşkü sarayı, içinde salınan yar olmayınca’’ demişti. Ben bu sözleri biraz değiştirmek istiyorum; ‘’Neyleyim köşkü neyleyim sarayı, yanında yükselen ağaçlar olmayınca’’     Dostum; bu köşe yazısından bir ders çıkarmak istersen, hemen pencereden dışarıya bak. Bir ağaç bulup yeni bir gözle seyret…    Bana odun diyerek bi eğlence yaptığını düşünüyorum, o zaman bende bir espri ile yazıma bir son veriyorum.     Şair Nefi’den (8.nci göbekten akrabamdır kendisi) ‘’Bana Tahir Efendi Kelb (köpek) demiş   İltifatı bu sözde zahirdir.    Maliki mezhebindenim bin zira İtikadimcekelb Tahir’dir.’’ (Tahir=Temiz) demektir.            Polemik varsa kavga yok.