Sözlük anlamı olarak,ı-Bir şehir’de asayişi ve güvenliği sağlamakla vazifeli idare,yönetim..2-Güvenlik görevlisi, polis ve jandarma, zaptiye, 3- Belediye teşkilatına mensup güvenlik görevlisi belediye zabıtası.
Ben’de, zabit kelimesine dayanarak aynı anlamları düşünüyordum, neyse, şimdi saadet’e gelelim. ( önceki bir yazımda anlatım gereği sadet’e gel dedik. Gazetemin sitesine , bizi saadet partisine mi çağırıyorsun diye mesaj geldi. Allah okuyucunun da hayırlısını versin.
Kırıkkale’nin merkez cami’lerin den ( ismini yazmayalım ) birisinden, öğle namazından çıkış vakti. Namaz’dan çıkanlara satış yapmak isteyen seyyar satıcıyla zabıtalar tartışıyor. Cami’den çıkan ahali seyyardan yana tavır koyup zabıtalara ileri geri konuşuyorlar. Çerçevesinden destek’te olan seyyar küfürlüde konuşmaya başladı. Bir akıl adam’da çıkıp > sonra ne mi oldu? Zabıtalar buz gibi ayakta kalırken seyyar satıcı onlara sırıta sırıta mekanı terk ediyordu. Tanıdığım zabıtanın yanına giderek biraz sakin olmasını söyleyecektim ki, bana – duydun değil mi bana edilen küfürü vatandaşın bize hor bakışını, biz kanunların verdiği yetkiyle vatandaşı korumaya çalışan bunun için ücret alan insanlarız. Bu vatandaşların bizimle derdi ne? (hemen oduncunun iti hikayesi aklıma geldi) ve devamında, ben 50 yasındayım benim karım kızım torunum var. Ben de bu şehrin insanıyım benim yakınlarım bu olaya tanık etselerdi bu cemaatin bizi hafife almalarını görselerdi, bizi için ne düşünürlerdi ? üzerimde taşıdığım bu resmi kıyafet o kadar ucuz mu ? o an arkadaşımın gözlerinden, bakışlarımı kaçırdım. Bir türlü akmasını bilmeyen gözyaşları, gözbebeklerinde bir pınar gibi kaynıyordu. (arkadaşımın o hali, > şiirime konu olmuştur.) ve dahası var…
Geçen yıl kurbanlık satış yerinde satıcılar tarafından komaya sokulacak kadar dövülen zabıtanın içler acısı halini duydum. Yine, seyyar satıcıyla kavga edip karakolluk olan zabıtaların, polis karakolunda sanki güvenlik görevlisi değil de zanlı gibi muamele gördüklerini duydum. ( eden bulur, anların da karizmalarının fena halde çizildiğine hatayda tanık oldu.)
Aklıma hemen. Kemal TAHİR, rahmetlinin > adlı romanı geldi. Romanın bir bölümünde, işgal altındaki İstanbul’un bir zaptiye karakolunda geçen olaylar anlatılıyor. İşgalcilerin subaylarının gölgesi altında çaresiz karakol komutanı ve personelinin düştüğü durumlar, yarı aç yarı tok geçen günleri, resmi kıyafet var, yetki yok denecek kadar sınırlı, milletini koruması gerekirken aslında kendilerinin düştüğü acizlik ve sahipsizlikler… Şuan da zabıta teşkilatlı, yukarı da anlattığım karakoldan farklı bir görüntü vermiyor. O zaman madde madde şu hususlara dikkat kesilelim.
• -zabıta bir güvenlik teşkilatıysa, neden bir polis kadar, bir jandarma kadar hatta özel güvenlik kadar ciddiye alınmıyor.
• -görevdeyken şiddete uğrayan zabıtaya sahip çıkılmıyor
• -vatandaş neden zabıtanın görev yapmasını engelliyor.
• -şehrimize göre kadro sıkıntısı var neden yeni kadro verilmiyor
• -yaş ortalaması 45, neden ortalama 30 a çekilemiyor
• -yaşlı zabıta arkadaşlarım aynı selamsız bandosuna benziyor.
• -zabıtaya neden silah kullan yetkisi verilmiyor.
• -hiçbir eğitimden geçmemiş insana o elbise giydirilir mi?
• -zabıtalar en az m.y.o mezunu olmalı üstelik askeri ve polis okulları gibi spor ve mülakat olmalı.
• -zabıta bu şehrin insanı, kent yapısından dolayı sıkıntılar olabilir. Vatandaş olarak onlara yardımcı olmalıyız en önemlisi de onlar saygıyı fazlasıyla hak ediyorlar geciken saygıyı hemen iade etmeliyiz.
Polemik var kavga yok vesselam….
ZABITANIN GÖZYAŞLARI
Mehmet ERKOÇ
Yorumlar