Bir memleket halkını, yani yaşayanını bu kadar yormamalı, canını sıkmamalı. Benim ve benim gibilerin canını sıkan sadece geçim derdi değil. Allah’a şükürler olsun aç değiliz, açıkta değiliz. Gelirimize göre giderlerimizi ayarlamaya çalışıyoruz. Benim sözünü ettiğim can sıkıntısı ve bıkkınlık, vatandaşın asabını bozan, moralini bozan, öz güvenini kaybettiren, keyfini kaçıran olaylar ve bu olaylar karşısındaki vurdum duymazlığın getirdiği sıkıntılar. (Ben niye geriliyorum ki.) Uçağımız vurulmuş, nasıl vurulmuş?, nerede vurulmuş?, niye vurulmuş belli değil. Hükümet bir şey söylüyor, muhalefet bir şey söylüyor, Dışişleri bir şey söylüyor, Genel Kurmay başka bir şey söylüyor. İki pilotumuz ölmüş, ulusal onur diye bir şey kalmamış. Ne inandırıcı bir söz var, ne geleceğe ilişkin bir plan. Hadi biraz daha geçmişe gidelim. Kıbrıs Barış Harekatı günleriydi. (Ben fakir 14 yaşındaydım.) Kendi savaş uçaklarımızın yanlışlıkla Akdeniz’de kendi savaş gemisini düşman gemisi sanarak batırmaları ve birçok denizcimizin şehit olmasına neden olmuştu. O günlerde çocuk aklımla çok zoruma gitmişti. Kaybettiklerimizin yanı sıra uluslar arası konumda madara olmuştuk. Bir türlü kabullenemiyordum.
Diğer ülkeler gırgırını geçiyor, bıyık altından gülüyordu vs.
Bugün hala o trajedinin sebepleri açıkça belirtilmedi. Neden olanlar ciddi ciddi cezalandırılmadı. Hava ve deniz kuvvetleri paşalarının karizması fena halde çizilmişti. Buna rağmen adamlarda bir pişkinlik var ki sormayın gitsin. (Japonya’da olsaydı o paşalar kesin Harakiri yaparlardı.) Sözde soruşturmalar yapıldı daha sonra tarihin karanlık sularında bu konu derin uykuya yatırıldı.
Amasya’da bir paşamız bir uzmana ağır hakaretlerde bulundu. Konuyu değerli bir gazetecimiz basına taşıdı da paşa hakkında soruşturma açıldı. (Şimdi o paşa nah bir üst rütbeyi görür.)
2. Dünya Savaşı’nın ABD’li çok meşhur komutanı General Patton. bir Amerikalı askeri korkaklıkla suçlayıp hakaret edince, memleketinde şiddetle eleştirilip karizması bir anda sıfıra inmişti. Ya polis teşkilatına ne demeli. On binlerce gencimiz bu mesleğe girmek için sınavlardan geçiyor, sözde cımbızla ayıklanıyor gibi seçilerek okullara alınıyorlar. Yakın zamanda bir polis eş cinselliğinden dolayı gözaltına alınıp serbest bırakıldı. Konu kamuoyundan hemen kaçırılmaya çalışıldı. Hiç düşünülmedi mi? Ya bu nanoşun teşkilatta kendi gibi düşünenleri varsa veya partnerleri varsa. (Sakın gülmeyelim) Bu meslekler bizim için ahlaki önem arz eden toplumun çok hassas gördüğü mesleklerdir. Hele hele gençleri sınavlardan geçiren o kurulların hiç mi yüzü kızarmıyor?
Bir soruşturma, bir araştırma, rezaleti ortaya çıkarma konusunda bir kararlılık, bir duyarlılık var mı? Ben olduğuna inanmıyorum. Bütün bu abuk sabuk gelişmeler sizlerinde canını sıkmıyor mu? Beni sıkıyor, derdine yandığım gamberim beni sıkıyor.
Radyoda Muzaffer İlkar’ın müthiş eseri “Başını göğsüme koy doktor” seslendiriliyor. İnşallah birazcık rahatlarım.
Polemik var. Kavga Yok. VESSELAM