EDEBÎ HAYATIN HİKMET IŞIĞI

Edebiyat bir ilimdir. Bu ilmi kullanarak çıkan eserler ise belli amaç ve idealler doğrultusunda çıkmışlarsa sanatın gücünü kullanmışlar demektir. Sanat ile Edebiyat ilminin arasında güçlü bir bağ olmasının yanı sıra aralarında ince bir çizgi vardır. İlimden sanatı ayıran en önemli mesele hayatın kendisini bir bütün olarak ifade ediyor oluşudur. İlim ise belli görüşler ve kurallar içinde insanın varlığındaki mümkün oluşu kullanarak mutlaklığa giden yolun kurallarını göstermesidir. Bu anlamda insanın mutlakıyeti söz konusu değildir. Mutlaklığın yalnızca ilahi olduğunu kabul etmek lazımdır. Edebiyat ilmi ile yola çıkanlar belli ölçülerden günümüzde mahrumlar. Bu mahrumiyetin giderilmesi için yapılması gerekenlerin günümüz edebiyatında görmezden gelinmeyecek kadar elzemdir.

Bu belli başlı problemlerden birisi inanma ölçüsüdür. Post modern ile hayatımıza giren “kime göre neye görelik” mutlak ve zorunlu varlığın yok iken yaratmasıyla ortaya çıkan edebi ilmin sistemiyle çatışmaktadır. Edebiyat aslında insanın fıtri yönünü harekete geçirerek hakikati arama yolcuğuna çıkışın ve bâtılın fark edilmesi ile sonuçlanan bir serüvenin adıdır. Durum böyle iken aksi istikamete doğru kulaç atmak edebi hayatı da zedelemektedir. Hayatın edebisi ahlak yönlü bir yaşayıştan kaynaklanıyor olsa da insanın fikir dünyasını işgal eden her unsurla bağı vardır. Özellikle bir Müslüman yaşantısında düşüncelerini niyet ile sabitlemesini bilmediği takdirde fani dünyanın görünmeyen tuzaklarında boğulması geç olmuyor. Böylece her insanın evrensel değerler uğrunda çabaladığını göz önünde tuttuğumuzda edebiyat ilmine verdiğimiz payenin önemli bir kısmı niyet ve inancın doğruluğuna karşı adım atılması aşikârdır.

 İkinci bir mesele ise bahsettiğimiz ilmin kullanılması sonucu ortaya çıkan sanat dalları veya alanlarıdır. Özelinde konuşulduğunda şiirin günümüz dünyasında yerini sinemanın almış olması ile başlayan yolculuk insanın geldiği noktada modern olmanın ve yapay olarak düşünmeye itildiğinin kanıtı niteliğindedir. İnsanların yazılı kültürden uzaklaşarak çerçevelere hapsedilmesi ile başlayan sürecin en sancılı günlerini 20. yüzyılın başlarından beri yaşamaktayız. Bu gidişatın bir yerde sonlanacağını düşünerek sanat dallarının yeniden dirilişini ve yeniden ayağa kaldırılışını başlatmak ancak belli çizgi ve kaidelere bağlı kalınarak oluşacağını ifade ediyorum. Bu anlamda bir yazılı kültürün gerek matbu olarak gerekse dijital dünyada yerini alması gereken adımları sıralayabilmeliyiz.

·         Teklif niteliğinde yeni bir edebiyatın kurulması ve ilim anlamında özgüvenin yeniden tesisi için şunlar söylenebilir;

·         Edebiyatın merkezinde yer alan inanç ölçüsünün İslam akidesinde birleştirilmesi.

·         Kuran-ı Kerim ‘in ve Sünnetin çevresinde geliştirilen medeni sanat alanları ve anlayışı.

·         Konu ve muhtevanın öz değerlerimiz ile desteklenmesi.

·         Yeni tercüme ve çeviri faaliyetlerinin yapılması.

·         İlim ile sanat arasındaki çizgin korunarak nesiller boyu aktarımın doğru yapılması. 

·         Gerçekçi ve hayal dünyasının tüm imkânları kullanılarak eskimeyen eserlerden fayda sağlanmasıdır.