Arthur, tüm okulun en kötü öğrencisiydi.13 yaşında, orta öğretime gitmesi gerekirken 5 inci sınıftan öteye gidememiş, iki kere sınıf tekrarı yapmış, birçok kez evden kaçmış, çoğu zaman polis bulup evine getirmiş, hırsızlık yapmış, yalanlar söylemiş, aylaklıkla hayatını sürdürmüş, ruh hali bozuk, gelişimi ağır bir çocuktu.Ne yapacaklarını bilemeyen ailesi ve okul yönetimi “kaçması engellenebilir, hırsızlık yapması da zorlaştırılabilir” düşüncesiyle son çare olarak bir yetiştirme yurduna gönderilmesine karar verdi.
Eğitimsiz ailesi ve başarısız okul yönetimi tarafından verilen ceza ve dayak uygulaması işe yaramamış, yetiştirme yurdu eğitmenleri tarafından uygulanan yöntemler etkili olmamış, aylaklığı giderilememiş, istenilen verim alınamamıştı.Umutların tükendiği anda “zor çocukların topluma kazandırılması.” konularında çalışmalaryapması için Laura adında genç bir bayan yetiştirme yurduna bireysel psikoloji uzmanı olarak görevlendirmişti.
Laura, gençliğinde birbiri ardına talihsiz olaylar yaşamış, karşılaştığı can sıkıcı ve olumsuz vakalardan, sefil ve perişan hale düşmüş, tüm çabasına rağmen hayal ettiği neşeli, huzurlu yaşam biçimine bir türlü kavuşamamış, yaşamdan zevk alamaz hale geldiği bir anda tesadüf karşılaştığı Los Angeles Din Bilimleri Kiliseleri Birliği Başkanı olan, aynı zamanda ünlü bir hukukçu, öğretim görevlisi, yazar ve siyasetçi, üstün yetenekli, kendini insanlığın sorunlarının çözümüne adamış, ruhsal bilimler üzerine eğitim görmüş, bu bilimi kişisel çabası, derin inceleme ve araştırmalarıyla geliştirmiş bir kişi olan Jack Ensing Addington sayesinde sağlığına kavuşmuş, yarıda bıraktığı üniversite eğitimini tamamlayarak mesleğinde başarılı olmuş, zor çocukların hikâyesini iyi bilenbir psikologdu.
Laura: “Ruhsalsorunlarıbilimsel yollarla çözme, olumlu yönde kendini yönetme, her şey zihinde başlar,davranış bilimleri, aşağılık kompleksi, kişisel ve bireysel psikoloji gibi bilimsel metotlarüzerine araştırmalar yapan dünyanın sayılı otoriteleri sayılan Freud, Adler, Jung, Lacan, Vaihinger, Addingtongibi bilim adamlarının fikirlerini incelemiş, araştırmalar yapmış deneyim ve tecrübe sahibi olmuştu.
Laura çalışmalara başladı. Zor çocukların hataları ile zekâeksikliklerinden söz eden raporları detaylı inceledi. En sorunlu kişiliğe sahip, dosyası kalabalık Arthur dikkatini çekti. Karnelerindeki ilk üç sınıf notları iyiydi, ancak dördüncü sınıfta sıkıntı başlamıştı. Konuya iyi niyetle yaklaştı. Bilimin gücüne inandı. “Ağır suçlara bulaşan, uslanmaz bir kişilik” diyeraporlar tutulanbu yaştaki Arthur’un olumsuz davranışlarının her zaman çocuksu yaşam tarzının bir sonucu olabileceğine, öncesinde iyi olan bir çocuğun sonrasında kötü olamayacağına,suç olarakdeğerlendirilmemesi gerektiğineinanan bir insandı.Bu yüzden Arthur’la birebir ilgilendi, onu makam odasına davet etti, ayakta karşıladı, elini uzatıp güler yüzle ve sevgiyle elini sıktı. Başını okşadı, ikramlarda bulundu.
Önceleri gergin olan Arthur ilk defa kendisine değer verildiğini, insan yerine konulduğunu hissetti. Karşısında çok güzel bir bayan ona yeterli derecede insancıl davranıyordu. Heyecanlandı, başını yere eğdi, konuşmadan bir süre öylece kaldı.
Laura: “Çalışmalar yaptığını, en zeki öğrenci olarak kendisini seçtiğini, yardımcı olması gerektiğini, iyi bir çocuk olduğunu, iyi niyetli bir çocukta kötülük bulunmayacağını, çocukların anlaşılamama, haksızlıklara uğrama yüzünden bazı yanlış hareketleri istemeyerek yapabileceğini, bunun normal olduğunu, konuşarak her sorunun çözülebileceğini”anlatarak onu konuşmaya ikna etti. Uzun süre takibine aldı, sempatisini kazandı.
Neden yaptığını değil de “neden bazı yanlışlıklar seni buldu” tarzında sorular sordu.
Çocuk şöyle dedi: “Beş yaşımdayken babam beni gazete almaya gönderdi. Fakat ben unutup oyuna daldım. Babam kızdı, bana ceza verdi, beni dövdü. Okulda ise dördüncü sınıftaki öğretmenim beni hiç sevmiyordu.”
Laura: “Neden seni hırsızlık yaptı diye suçladılar?”
Arthur: “Fakir bir aileydik. Yoksul bir ailenin kötü öğrencisi olarak arkadaşım yoktu ama arkadaşım olsun istedim. Hırsızlık yaptım ve çaldıklarımı arkadaşım olsunlar diye okul arkadaşlarıma hediye ettim.”
Laura: “Neden evden kaçtın?”
Arthur: “Ne zaman kötü not alsam babam beni döverdi. Bu yüzden kaçmayı ve saklanmayı tercih ediyordum.”
Laura “Sevgisiz büyüyen her çiçek kendi dalında solar” inancıyla daha fazla sorular sormadı, olayı çözmüştü. Kendisi de bu ortamlardan geçtiği için onu kolay anladı.Arthur babanın sorumsuzluğu, annenin çaresizliği, ilgisiz insanlarla aynı bozuk çevre ortamında,kapalı bir yaşam biçiminde yetişmiş, sıcak ilgi, alaka ortamından uzak kalmış, kendi doğrusu ile yanlışlara saplanmış, davranışlarıyla aşağılık duygusuna kapılmışzor bir çocuktu.
Laura çocuğun mantıklı fikirlerine dayanarak onun zekâ yoksunu olmadığını ona insan gibi muamele edilip, sıcak davranıldığında kusursuz bir şekilde hareket ettiğini, iş birliği yapıldığında verim alınabilen sevgi dolu bu çocuk sıcaklık ve ilgi özlemi duyuyordu, bundan dolayı hedefine uygun olarak ve kendi bakış açısına göre mantıklı hareket ettiğini anladı. Çocuk yanlış hareket ediyordu ama yanlış yolda geniş bir zekâ ile hareket ediyor, kendine özgü bir yaşam biçimine sahip, kendi doğrusu hakkındadüşüncelerine göre yaşıyordu.
Arthur’a, yeni fikir ve iş birliği ile ilgi ve alaka üzerine kurulu sıcak sevgiylekonuşarak kişiyi ve yanlış yaşam biçimini değiştirmenin mümkün olduğunu gösterdi.Hatalarının oluşmasında etkili olan ebeveynlerinin hatalarını yapmadı. İyi bir insan haline geldiğine emin olana kadar çok çabaladı. İki yıl süreyle dostluğunu, arkadaşlığını esirgemedi. Aralarında iyi bir ilişkinin doğmasını, farklı sosyal bağlara sahip olmasını sağladı. İki yılın sonunda çocuk grubun, okulun en iyi öğrencisi oldu. Kendine güveni geldi. Ruhsal yaşamı düzeldi, mutlu oldu. Laura onu sevgisiyle, ilgisiyle, alakasıyla topluma kazandırmış, kendisi de halka hizmet etmenin hakka hizmet etmek olduğu düşüncesiyle huzura ermişti.