Kadın ve erkek cinsiyettin mi, fırsattan mı eşit? tartışmasına geri sarıyoruz ara sıra. Eşitsizlikte dert, mutlak eşitlikte dert. Cinsler arası huzur ve barış sağlandıktan sonra cinsiyet vurgusu fazla gelmeye başlıyor, lüzumsuz kaçıyor. İsveç’te onu fark etti ve cinsiyeti yasaklama süreci başladı. Sosyal demokratlar da ülke genelinde kadın ve erkek tuvaletlerinin birleştirilmesi için girişim başlatmış. Bazı psikolog ve sosyologlar ise cinsiyetten arındırma işinin çocuklara zarar vereceği görüşünde. Basından “Bu kadarı da fazla, yok daha neler” dedirtecek cinsten bir haber. Bize ne bu haberden kardeşim diyemiyoruz. Çünkü yaşadığımız şehirde bu konunun tam zıttı gelişmeler oluşmakta. Çok insan bu sıkıntının farkında ama konuyu dillendirmekten sanki utanç duyuyorlar. Bu mekanların ismini dahi anmamaya gayret ederek yeni isimler türetiyorlar. Wc, Yüz Numara, Kenef, Ayak Yolu, Memişhane, At Sulama Yeri ve hatta Akademi. Evet yanlış duymadınız. (Bir farklı bakış açısıyla Akedemos, Atina’ya yakın bir yerde çınar ve zeytin ağaçlarının olduğu bir arazi. Eflatun da şakirtlerini orada toplar verirmiş derslerini hem de defi hacet yaparken. Bugün gele gele Akademya denilmiş.) Geçen hafta Cumhuriyet Meydanı’nda bir yabancı bana yaklaşarak “yakında uygun bir tuvalet var mı?” diye sordu. Bende tam Azaboğlu Camisini tarif edecekken, arkasındaki iki bayanı gösterdi. İşte o zaman kızarma sırası bana geldi.
Evet bayanlara uygun tuvalet yakınımızda hem de Kırıkkale’nin en işlek en kalabalık merkezinde yoktu. Kendimi çabuk toparladım ve Kızılkanat İş Merkezini tarif etmeye çalıştım.
Geçen yıl Kayseri’ye gitmiştim. Arkadaşıma, kısaca Kayseri’yi anlat dediğimde, beni çok yakınımızdaki bir umumi tuvalete götürdü ve Kayseri buradır dedi. Tuvaletin temiz ve ferah ortamını anlatmaya kelimeler yetmez. Bir ay önce Kastamonu’da idim. Şehir merkezindeki Nasrullah Camii yakınındaki tuvaleti gördüm. Titiz, temizlik ve ferahlık bir yana duvarlarındaki gizli seslendirme düzeneğinden Klasik Türk Musikisi nameleri gelmekteydi. Hem de Dede Efendi’nin Hicaz bestesi
Ey çeşm-i ahu hicr ile tenhalara saldın beni
Çün nafe bağrım hun edip sahralara saldın beni
Ey kameti servü semen salınmada ellere sen
Haşrolalım dedikçe ben ferdalara saldın beni
İnsanların rahatlaması için böyle bir metodu uygulamaya koyanlara hayret ve hürmet sunuyorum. Aslında tuvalet kültürü ile tarihsel kültürün ilerlemesinin birbiriyle bağlantılı olduğuna inanmaya başladım. Kırıkkale bir cumhuriyet şehri bu görüntüler yakışmıyor, düşünen insanları da üzüyor.
Çorumlu bir arkadaşımın rahmetli babası anlatmıştı. 60 yıl önce tahsildar olarak Kırıkkale merkezi köylerini ziyaret etmiş, köylerde hiç tuvalet olmadığını anlatırdı. Hatta birde Kamber Hala hikâyesini anlattı. Bilenler bilmeyenlere anlatsın
Kaymakam Eşref, Vali Kemal Paşa’nın resmini tuvalete asar, vali yakalamış hareket edip sorgulayacakken Eşref “Efendim, kabızdan şişip çatlayacaktım. İçeri girip heybetli resminizi görünce korkudan bir anda altıma …bunu duyan Kamil Paşa basmış kahkahayı. (Bu fıkra da bu konuya mavi boncuk olsun)
Polemik Var. Kavga Yok. VESSELAM