İşlemsel zeka ile duyusal zeka birbirlerinden çok farklı kavramlardır. İşlemsel zeka herhangi bir matematik veya fizik problemi çözmekte size yol gösterici, fikir verici ya da metod geliştirici bir mekanizma olarak yardımcıdır. İşlemsel zeka düzeyi yüksek olan bireylerin eğitim ve öğretimdeki akademik başarıları üst düzeydedir. Bireyler bu başarıları sayesinde iyi gelir getirici meslek sahibi olabilirler ve sınıf atlayabilirler.
                     Üst düzey işlemsel zekaya sahip olan kişilerde üst düzey duyusal zeka gelişmemiş olabilir. Bu durumdaki kimselerde genellikle sezgisel güçler çok zayıftır. Bunun yanı sıra empati kurabilme yeteneği, merhamet, vicdani hassasiyet, hoşgörü ve alçak gönüllülük gibi manevi değerler çok cılız kalır. Bu çeşit kimselerde vatan, millet, bayrak, Allah, namus ve şeref gibi maneviyatın olmazsa olmazı durumundaki değerler maddi değerlerin de çok gerisindedir. Maddi kazanç elde etmek, şöhret, makam ve mevki sahibi olabilmek, her alanda kendinden bahsedilmesini sağlamak, şov ve reklam bu kimseler için tüm manevi değerlerin üzerindedir. İçerisinde şatafat ve gösteriş budalalığından başka bir şey olmayan bu yaşam tarzına, sahip olduğu işlemsel zekası sayesinde rahatça ulaşabilir. Bunun örneklerine tarihte ve günümüz dünyasında herzaman da şahit olmuşuzdur. Üst düzey servet sahibi zenginlerin savaş çığırtkanlığı yaparak çıkarttıkları toplumsal kaoslarda binlerce kişinin ölümüne sebep olması, Siyasi devlet adamlarının halkın gerçeklerinden kopuk olması ve halk temelli sosyal politikalardan kaçınması, hakça bölüşümün bertaraf edilip gelir dağılımı adaletinin bozulması ya da bozdurulmasına seyirci kalınması, siyasal  politikaların merkezine ezilen geniş halk kitlelerinin değil belirli bir azınlığın yerleştirilmesi işlevsel zekanın alt düzeyde olmasından değil bilakis zehir gibi çalışanın zekaları sayesindedir. Kitleleri yok etmek adına kimyasal ve biyolojik silah geliştiren beyinler, şahsi menfaatleri uğruna doğayı katleden iş adamları, sosyal güvencesi olmadığı gerekçesiyle kanamalı bir hastayı hastaneye kabul etmeyip sedye üzerinde ölüme terkeden profesörler, ideolojik doyumsuzluğunu giderebilmek adına liyakate değil sadakate bağlı kalan bürokratlar tüm dünya çapında sosyal hayatı ve sosyal huzuru katleden süper beyinlerimizdir.
             Oysa tarihte iz bırakanlar, adını tarih kitaplarında altın harflerle yazdıranlar, dünyada huzuru, kardeşliği ve barışı tesis edenler işlevsel zekadan daha ziyade duyusal zekasını işletenler olmuştur. Hak , hukuk, adalet, hürriyet, hakça ve kardeşçe paylaşım, sosyal kalkınma, emeğin değeri alınterinin ödüllendirilmesi, liyakat ve kalitenin ön planda tutulması duyusal zekanın ürünleridir. Acı çekenlerin acısını bedeninde hissedebilen, çaresize çare hastaya deva, açıkmışa ekmek, susamışa su, işsize iş, karanlığa ışık, mazluma dost, zalime düşman olabilenler tarihin yiğitletidir.
              Tarihe ve topluma önder olabilmiş kahramanlar ve gönül dostları sadece ufku görenler değil duyusal zihinlerinin gücüyle ufkun ötesinide yüreğinde hissetmiş olanlardır...