Beklenen de o, özlenen de o!.. Bekleyeni ve de özleyeni en fazla olanda o!.. Öbürleri kıskanmasınlar ama, söylemeliyim; yolları en fazla gözlenen de o!.. Sıcaklığını sizlere tam olarak hissettirmese de –diğerleri alınmasınlar- ama, içlerinde en samimi olanı, yürekleri en çok yakanı, yanmış gönüllere en çok su serpeni de yine o!.. Bir o kadar cömert, bir o kadar da renklidir ki kendisi… Onun kadar güzel, onun kadar etrafa güzel koku salanı da yoktur doğrusu… Renk renk çiçekler, onunla birlikte gün yüzüne çıkar… En güzel tonlarını bizler için sergilerler hoyratça… Ağaçlar; görücüye çıkacak kızlar misali, bayramlık elbiseleriyle, onunla kat kat donanır rengarenk!.. Alı, yeşili, pembesi, moru… Sanırsınız sevenden sevilene sunulmaya hazır, birer çiçek buketi…
Ve en güzel kokularını saçarlar dört bir yana cömertçe… Arılar, kuşlar, kelebekler; onunla neşelenir, onunla hayat bulur. Çiçekten çiçeğe daha bir şevkle, daha bir heyecanla kanat çırparak koşarlar. Aşk perisi, -Mecnun’a inat- gönül kapılarını daha çok bu günlerde yoklar bir bir!.. Bülbülse; en güzel şarkılarını yine bu günlerde besteler sevdiceğine!.. Sevgili okurlar… Yukarıda kendisine bunca övgüler sıralamaya çalıştığımız, Mecnun’un Leylâ’sını dahi kıskandıracak kadar güzel, yürek yakan “o” sevgili kimdir dersiniz?.. Yanmış yüreklere rahmetini sağanak sağanak boşaltan, en çok beklenen, en çok özlenen “o” sevgili, tabiî ki Nisan!... Rahmet ve bereket ayı… Ayların sultanı… Yanmışın, kavrulmuşun hayat pınarı… İyi ki sen varsın!.. Sen çok yaşa!.. Ey, müjdelerle gelen, kutlu doğumlarla şereflenen sevgili Nisan ayı…Ayların seçilmişi, kutsanmışı… Sana gıpta etmemek ne mümkün!.. Sen ki, bütün kainatın yaratılış gayesi O’nun yüzü suyu hürmetine olan, sevgililer sevgilisi; Sevgili Efendimizin doğumuyla şereflendin!.. Ne mutlu!.. O şeref yeter sana!.. Selâmların en güzeli ile binlerce selâm; Kainatın Efendisi, Nebiler Nebisine!..