Doğumdan ölüme kadar birçok evrelerden geçsek de yaşamsal döngümüze baktığımız zaman bazı sınavlardan kalabiliyoruz. İyi yaşam iyi bir hayat nasıl olabilir ki? Maddi değerler çerçevesinde olan hayat bir yaşam kalitesi olarak iyi olabilir ama ruhsal düzeye baktığımızda biraz mutsuzluk verebilir.
Her şeye ulaşabilen bir insan neyin arzusunu isteğini öngörebilir hayat standartları bakımından. Ulaşabilirdik kolay olduğu zaman insan onun değerini maalesef bilemeyebilir. Madde planında bakıldığı zaman yaşam serüvenimizde iyilik veya kötülük olarak değerlendirilemez. Dertsiz tasasız bir yaşam döngüsü iyi bir hayat değildir. Düştüğünde kalkmayı bilmeyen başına bir dert geldiğinde ne yapacağını kestirmeyen bir hayat boşa yaşanılmış bir hayattır. Madde planın da olan bir şey bunlar. Birde manevi düzlemde olanlarımız var. Yaratıcının emir ve yasaklarına ne kadar uyduk? Onun rızanı kazanabilmek için neler yaptık? Bu bağlamda bir muhasebe yaptığımız zaman bizden neler istendiğini ve bizim yaşam şartlarımızın hangi minvalde olduğunu anlar ve ona göre biçimlendiririz. Nedense hep üst kademlerde ki yaşam kalitelerini baktığımız zaman, yaşadığımız hayatın tadına varamayabiliriz. Arabamız yoksa şayet olduğunda belki kaza yapabilir sakat kalabiliriz. Evimiz olduğunda içinde huzur olmayabilir. Olmayanlara takılıp da, olanların değerini kaybetmemek lazım. Aslında bizler şükürsüz bir bireyiz. Her şeyimiz var amma velakin hep bir üst düzeydeki hayat biçimini istediğimiz için hayatı zehir ediyoruz kendimize. Gelip geçici bir alemde yaşıyoruz. Olsa olur olmasa bizler sonsuzluk alemi beklerken nedense çer çöpe takılıp kalıyoruz.
Aslında daha güzel bir hayatı, yaşadığımız her an son anımız gibi yaşarsak tadını çıkarabilir. Yani her an ölecekmiş gibi yaşarsak, ne kırgınlıklara bakarız, ne kırıldıklarımızı önemseriz. Dolu dolu yaşamanın desturu bu olsa gerek diye düşünüyorum naçizane, hayatta hep mutlu olursak neyin hayalini kurabiliriz ki? Ulaşmayacakların hayali diri tutar insanı, özlemek her daim ruha can verir...