Aslında unutmak çok güzel bir nimettir. Gelen dertleri yaşadığımız acıları unutmamış olmamız, bizleri çıkılmaz bir girdabın içine sokabilir. O ıstırabı bir ömür boyu çektiğimizi düşününce, insan kendisine zarar bile verebilir. Gaflet insana verilmiş bir nimettir. Herkes başkasına gelenleri, kendisine gelmeyecek gibi davranır yaşam boyunca. Amma velakin bu gelemeyecek olan daha ağırları ile imtihana tabi tutulmayacağımız anlamına gelmez. Hele de ölüm, başkalarının veya en yakınımızın kapısını çaldığında, kendi ellerimizle gömdüğümüzde, üstüne toprak atmayı bir görev atfediyoruz. Onun dehşetini, onun akıbetini, onun nihayetinde varılacak alemi lakıyla düşünecek olsak, mecnunlaşırız. Ölümden gerçek yoktur şu hayatta. Yaşarken ölenlerden var. Yaşıyor ve yaşıyor olmak arasında fark nedir sizce? Her nefes alan yaşıyor mu sanıyorsunuz siz, aslında nice nefes alan ölüler var. Hayata dair bakış acıları yüzünden, çektikleri çilelerden, dertlerden, kederlerden… Günbatımının o esrarengiz batışını bir nebze umut verse de kanayan yüreklere, sabah olduğunda aynı hayatın içinde doğmanın acısı sarar yüreğini, bazen o kadar ağır dertler vardır ki, anlatılması dile gelmeyen yürekler, sessiz sedasız kanatan. Bizdeki hayatı nimet görenler var ama biz bunları elimizden gidince anlıyoruz. 

Herkesin bir derdi var kendisine has. Bazen bir çakılsındır, Kaf dağının ağırlığını yüklenmek zorundasındır, bazen bir damla gibi, denizin ağırlığını çekersin, bazen de yüklenilmesi gereken çölün tamamıdır ama sadece bir kum tanesisindir. Herkesin derdi kendine büyük, kabına göredir imtihanlar, kimine göre başkasının derdi kendine göre küçük kimine göre büyük. Olayların muhtevası gereğince ağırlıkları oluyor. Bazen kaldıramayınca intihara kadar sürükleniyor insan. Amma velakin ne yaşanırsa yaşansın, ne çileler çekilirse çekilsin, Allah’ın verdiği cana kıymak sonu olmayan âleme kötü bir başlangıç olur. 

Etrafımızdaki insanların ne yaşadığını bilmeden, önyargı ile davranmak, onlara el uzatmamak girdabın içine yitmek gibi bir şey. Aslında dertleri ile hemhal olmak, onlara el uzatmak, bir nebze o dert bitmese de hiç olmazsa kanayan yaralarına merhem olmak, insanlık bakımından paha biçilemez bir durum. Öyle tebessümler vardır ki içindeki kopan fırtınaları dışarı belli etmemek için dışarda yaprak bile kıpırdatmaz. Sessizlik onlar için çıkış noktası, söylese anlayan yok, söylemese yüreğinin acılarını kapatan yok, boğazında yumruk gibi bir şey. Neyse deyip bazı kelimler arkasına sığınmak gibi. Bazen de bir derdi, bin dermana değişmezsin. O dert, dertlendiğin şeyle aranda bir bağdır, unutmak, kopartmak istemezsin canın yansa da…

ESK