KANADA DA İNSAN OLMAK, TÜRKİYEDE TESADÜF YAŞAMAK

                                                                                                                                       

                               "Bir makamı işgal edip bir şey bilmeyen

insanları gördüğünde utanıyorum."

Steve Paul Jobs (Akıllı telefon mucidi)

Kanada'da bulunmuş bir arkadaşım: "Kanada'da bir trafik kazası oldu,1 kişi öldü, yetkililer günlerce inceleme yaptı,  sonunda siyasi irade: "Bu kazanın sebebi bulunacak, benim vatandaşım değerlidir,  bir sarhoş dahi olsa bu yolda kaza yapmamalıydı ve ölmemeliydi." diye bir üniversiteyi bu konuda görevlendirdi. Üniversite de olay mahallinde çalışma yapılıp bilimsel rapor hazırlaması için 100'e yakın öğrenciyi bu iş için görevlendirdi. Onca öğrenci yolun sağına, soluna, yakınına, en uzak tepeye oturup elinde kağıt kalem günlerce yol durumu, görüş mesafesini engelleyebilecek çevre şartları, yoldan kaynaklanan bir kusur olup olmadığı, seyir halindeki araçların hal ve durumu, kaza yapma olasılığı, riski, kazaların en aza indirilebilmesi vs. her hal ve durum incelenip raporlar tutulup çözüm yolları bulunmuştur. Vallahi gardaş Kanada'da yaşarken insan olduğumu anlamadım. Ne yapıp yapın çocuklarınızı Avrupa'ya bir batı ülkesine yerleştirin."  diye sürekli anlatır dururdu.

https://www.worldlifeexpectancy.com/world-health-rankings (dünya sağlık şartları daha uzun yaşa, daha iyi yaşa) örgütünün hazırladığı kapsamlı araştırmasında Kanada'da trafik kazalarında ölen insan sayısı ülkemizdeki insan sayısının üçte biri oranında.

Ülkemizde ise; 16 Ocak 2024 günü ajanslarına düşen: "Antalya istikametinden Mersin istikametine seyir halindeki yolcu otobüsü Aydıncık ilçesinin Sarıyer tünelleri çıkışı mevkiinde bariyerlere çarparak devrildi. Trafik kazasında otobüs şoförünün de aralarında bulunduğu 9 kişi öldü, 30 kişi yaralandı." haberleri,

Kazayla ilgili medya da geçen: "Kaza yerine giderek görevlilerden bilgi alan Vali: Vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar temenni ediyorum. Başımız sağ olsun." beyanatları ile, "Katliam gibi kaza! Mersin'de yolcu otobüsü devrildi: Çok sayıda ölü ve yaralı var, ölen çocuklardan geriye kalan kanlı oyuncak ayı görselleri yürekleri dağladı." yolundaki medya ve gazete haberleri.

Türkiye Trafik Kazalarını Önleme Derneği, "Mersin'de yaşanan otobüs kazasının ardından bir dizi uyarıda bulundu." Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığından yapılan açıklamada:  "Kazada otobüs şoförünün tünel içi giriş ve çıkışlarından sonra  3 kat hızla seyrettiği belirlendi" haberleri. Hepsi bu.

Sonuç mu? Kaza videosunu defalarca izledim. Şoför'ün kusuru olabilir. Ancak olayı sadece şoförü suçlu gösterip bir şey yapmamak ülkemize ve şark toplumuna ait bir yöntemdir. Yapılan tespitler, ifadeler kusurludur, eksiktir. Şoför viraja girmeden önce düz yolda hızlı gitmiş olabilir. ancak gördüğüm kadarıyla viraja aşırı süratli girme yok. Bana göre en önemli sorun, en büyük kusur burada yol kusurunun olmasıdır. Bir yolda 80O onlarca viraj olmaz. Örneğin Ankara-Kırıkkale arasındaki 76 km.lik yolda keskin virajlar yüzünden kaza yapmadan seyir etmek adeta bir mucize. Karayollarına 1996 yılında durumu bildirmeme rağmen fazla değişen bir şey yok. Halbuki balta-kürekle dahi en az % 20 derece virajlar düzeltilebilir.  Sarıyer çıkışı keskin viraj acilen düzeltilmeli.

Ülkeyi yönetenler, sorumlu makamlarda bulunanlar "Şoför hızlıydı, şoför kusurluydu" diyerek tek yönlü beyanatlarla, tespitlerle işin içinden sıyrılıp çıkamazlar. Burada Karayollarının, yol mimarlarının, mühendislerinin de kusuru vardır. Bir ülkede bu kadar keskin viraj olmaz. Gidin Avusturya'ya bakın, adamlar alp dağlarına binlerce viyadükle ip gibi dümdüz virajı olmayan yollar yapmış.

Taziye mesajları, sonu bitmek bilmeyen katliam gibi kaza haberleri, kapanan ocaklar, yok olan masum insanlarımız. Bir ülkede insan bu kadar ucuz olmamalı. Tesadüflerle yaşıyoruz, her işimiz Allah'a kalmış vaziyette.

Ülkemizin yediden yetmişe her ferdi, her makamdaki yetki ve sorumluluk sahibi kamu görevlileri duyguda, düşüncede, hizmet anlayışında her alanda değişmeli. Üstün hizmet ve görev anlayışı içinde üstlendiği konuya tam egemen olmalı. Vicdan ve merhamet sahibi olmalı. Tıpkı M.Ö. 3500'lerdeki yaşayan "Ben halkıma daha fazla ne yapabilirim" diye davul çalarak sürekli düşünüp çözüm üreten yarı tanrı-kahraman Gılgamış isimli kral gibi düşünmeli. Topluma, insana hizmet hakka hizmettir aşkıyla sevdasıyla yanmalı.