Valla ben yapamıyorum ve bundan gayri de yapabileceğimi sanmıyorum yakın dostumun yaptığını.
Sanki sinirleri alınmış gibi davranıyor. Konuşmasının veya hitabetinin en hararetli yerinde normalde gözerinin içine bakarak kullandığı kelimeleri beynine damlatan kişinin “ Ya haklısın evet öyle oldu ama hatırlıyor musun bir de şöyle demişlerdi” diye araya girmesine sadece susup tebessümle bakabilmeyi becermek ayrı bir meziyet istiyor.
Bana böyle yapıldığında en az gösterdiğim tepki sesimi biraz daha yükselterek konuşmama devam etmek veya hiç tepki vermedim diye içime attığımda sert ve acımasız bakmak oluyor.
Elbette sabır başka bir meziyet. Herkes sabrı “sabır gibi” kullanamıyor. İşine geldiği kadarıyla sabredip daha fazlasına kendini kapatıyor. Tıpkı özgürlük güzeldir ve sonuna kadar kullanılmalıdır diyen düşünürün “Ama” diye başlayıp “Özgürlüğün başkasının sınırını aşıyorsa orda dur ki ömrün boyunca kör duvarlar arasında yaşama” demesi gibi sabırda bir yere kadar.
Çok sevdiğim ve aldığım notlar arasında belki birkaç defa tekrar yazdığım “ Kötü üslup doğrunun celladıdır.” Sözünü hayatıma tatbik etmek ve gerek bana karşı yapılan ve gerekse benim yapmaya cüret ettiğim sabırsızlıkta hatırıma getirmek isterim ama oda olmuyor işte.
İslam’a göre sabır üçe ayrılır. Allah(cc)’ın yasakladıklarına sabır, Allah(cc)’ın emirlerini yerine getirmede sabır ve Musibetin ilk çarptığı anda gösterilen sabırdır. Belki bu konuyu yani İslam’a göre sabrı ayrı bir yazı konusu yapmak lazım ama musibet anında gösterileni bir cümle ile ele almak lazımdır.
İğneyi kendine batırmak kabilinden söylüyorum. Parmağıma diken batsa sanki dünyanın sonu gelmiş gibi oluyorum. O an kıyametim kopuyor ve kendimi toparlamam için uzunca bir süre gerekiyor. Kendime veya etrafımdakilere minnacık bir musibet çarpsa cin çarpmıştan beter oluyorum. Buda benim Rabbim korusun zayıf olduğumun en azından sabır konusunda imanımı gözden geçirmem ve gerekirse tazelemem gerektiğini gösteriyor.
Dönelim doğru üsluba.
Hani sözün başındaki arkadaşın sabrının sınandığı gibi bir konuyu değerlendiriyorsunuz yani tam atı dörtnal yapmış son surat sık ormanın içinde ilerlerken, geçtiğiniz patikanın üzerine bir kütük atıyorlar. Ya üzerinden atlayacak yoluna devam edeceksin veya durup bu engeli kenara çekip devam edeceksin.
Aslında bir inde ikisinde üzerinden atılıyorum. Belki üçüncü de bile atlıyorum. Ama iş dört, beş olunca ıh ıhh. Olmuyor mecburen duruyor yumruklarınızı sıkıyor ve kütüğü etrafa çekmeye çalışıyorsunuz. Bazen o bile zorluyor sizi. Zira karşınızdaki inatla birde kütüğün üstüne oturup ağırlık yapıyor.
Aslında lafınızın önüne kütük sallayan kişinin niyeti sizi tökezletmek değil. Sizi geciktirmek, size ıstırap olmak da değil. O konuyu öğrenmek, biraz daha derinlemesine dağarcığına sokmak istiyor. O kütüğü salınca sen tökezler, atın korkar, kelimelerin karışır, beynin odaklandığı konudan uzaklaşır mı diye düşünmeden yapıyor bunu.
Hah işte düşünce safta olsa, temiz bir niyette olsa kütük olmamak, kütük salamamak lazım. ne konuşan hatibe, ne iğne vuran hemşireye, ne araba süren şoföre, ne hesap yapan kasiyere ve ve ve…
Yanlış üslup ile kimseye cellat olamamanız ve kütük salmamanız dileğiyle…