İki köpek bir tenhada rastlaştı, biri sordu diğerine,
“Neden boyun eğmezsin sahibine.”
“Neden boyun eğeyim ki?” diyerek sert bir şekilde cevap verdi öteki.
“Korkmuyor musun?”
“Neden korkayım ki?” diyerek devam etti geçmeyen kızgınlığıyla:
“Sahibim bile olsa eğer bir kula kulluk ediyorsa şart olsun boyun eğmem kimseye.
Ezan sesi duyunca kaldırır başımı ulurum yüce semaya, varoluştan gelen güzelliklere.
İt deyip aşağılasalar, leke sürseler de şanıma ben asla bir fırın yıkmam aç konulmadıkça.
Bulursam kemiğin birini yer, fazlasını ayağımla kazıp sonra yemek için gömerim toprağa.
Kimseye bir zararım dokunmaz durup dururken ısırmam kimseyi kuyruğuma basılmazsa,
Amma şu da var ki şunu asla yapmam, sahibime, ekmek çanağıma asla ihanet etmem.
En yakınları terk edip ölse bir köşede sahibim, oturup başında ben yanar, ben ağlarım.
İt soyu
İti iti ısırmaz
Demircinin iti
Davulcunun iti
İt osurdu bit osurdu
İtinen yatan bitinen kalkar
İtin dostluğuna güvenilmez
Deyip aşağılasalar da her daim işte o da bazı karaktersizlerin itliğindendir.
İt soyu diye aşağılarlar da neden sadık hayvan demezler bilir misin dostum?”
“Bilmiyorum, neden?”
“Bak anlatayım o zaman da anla gerçeği.”
“Firavun diye aşıladıkları antik çağın II. Ramses’i bile “seni seven köpekte olsa şefkatle sarıl” der.
Bak doğunun dâhisi Muhammed İkbal daha güzelini söylemiş: “Bir köpeğin, başka bir köpeğin önünde baş eğdiğini görmedim.” Diyor. Söyle bana patili, sen hayatında kendini öven bir köpek gördün mü hiç. Bizim soyumuz birbirine ihanet etmez ama tarih boyunca bazıları birbirine ihanet eder, ortalıkta gezer insanım diye.
Çocukların mamasından hastaların ilaç parasına, işçinin emeğinden, çiftçinin alın terine, ölülerin kefenine kadar aralıksız çalarlar sonrada koşa koşa Cuma namazına giderler. Dinde yeri var diye sabi kız çocuklarının ırzına geçerler, sonra da bir karış sakal bırakıp din, iman dersiyle bir kısım insanı eşekleştirip, düşünemez hale getirirler. Masumların, çaresizlerin mutluluklarını, çalarlar, ötekileştirip, kutuplaştırıp, ayrıştırırlar, birbirine kırdırırlar. Ben dindar sen dinsiz, bu imanlı şu imansız, ben Müslüman o kâfir, diğeri Yahudi öteki Hıristiyan, beriki Hindu diye insanları bölerler.
Tarihten beri bitmeyen din savaşlarında milyonlarca insan ölmüş, yeryüzü insan kanıyla sulanmış. Dinle bak Samur Yaşar dayımı: “Herkes dürüstse bu kadar oruspu çocuğunu kim doğurdu” diyor. Herkes dürüstse neden ortada dolaşan dolandırıcıdan geçilmiyor. Herkes işini doğru dürüst yapıyorsa bu kadar yolsuzluk, hırsızlık, çalma, çırpma, çarpıklık neden? Adım başı ibadethane, mescit, tarikat, tekke, türbe, herkes ahlaklı ise ortada erdem ve güzel ahlak neden yok?
Çoğu kimse din iman, vatan, millet, bayrak ezan türküsü çağırıyor ama aynı insan sahte, çürük raporu alıp askerden kaçıyor, vergi ödemiyor. Torpille işe girip haram para kazanıp ömür boyu kul hakkı yiyor, beş liralık malını yüz liraya nasıl satarım peşinde ama kendini milliyetçi, muhafazakâr, dindar görüyor.
Gazete, kitap okuyan yok. Din, iman adına çoğu kimse dindaşını kandırıyor. Toplumun her yerine yayılmış anormallikler almış başını gitmiş. Herkes dürüst politikacı istiyor ama kendi dürüst değil. Televizyon, internet, sosyal medya da ahlaksız, iffetsiz, kalitesiz, zararlı programlarla çoğaldı. Kim yüksek faiz verirse herkes oraya koşuyor. Alın teri, emek, şeref, haysiyet, onur gibi insani değerlerin kıymeti kalmadı, kim zenginse herkes onun peşinde. Nerede cambaz sahtekâr varsa onurlandırılıyor, yüksek makam ve mevkilere getiriliyor. Kim yalancı, şarlatansa herkes peşinde…
Öf benekli ruhum sıkıldı ama bir yandan da gururlandım haa. Demek ki biz daha temiz mişiz dostum.
Öyle ya Patili rica etsem sırtımı kaşır mısın?