VALLAHİ ATATÜRKÇÜ’YÜM AMA KEMALİST DEĞİLİM
Amele durağı, dut gibi çay bahçesinde, aylardır göremediğim iki arkadaşımla sohbet ediyoruz. Benim, sivil toplum örgütlerine yakınlığımı bildikleri için, Atatürkçü bir S.T.Ö. ne davet ettiler. Haliyle, sohbetin konusu Atatürk oldu. Aslında, böyle bir sohbetin,(Birazda tartışma sayılır.) edebiyle ve usulüyle yapıldığı takdirde düşünce hayatımıza faydalı olduğu kanaatindeyim. Tartışma sonunda her birimiz düşüncelerimizi sorgulamak üzere yollara koyulduk. Bana göre, Türk Milleti’nin en zor dönemde siyasi ve askeri dehasını ortaya koyarak büyük bir fedakarlıkla Milli Mücadeleyi gerçekleştiren bir Milli Lideri oligarşik hakimiyetlerini devam ettirmek için millete dayatmada bulunanlar, aslında Atatürk’e ve düşüncelerine karşı en büyük kötülüğü yapanlardır. Atatürk’ün vefatından sonra, kendi egemenliklerini ve menfaatlerini gözeten sınırlı bir siyasi görüş ortaya çıkmıştır. Atatürk’cülük Kemalizm’e dönüşmüştür. Kemalizm, bundan sonra bir siyasi istismar vasıtası, bir imtiyaz, hatta bazen de ticari bir meta gibi kullanılmış. Kendisini yegane Atatürkçü görüp her siyasi yenilgisinde, karşısındaki büyük halk kitlelerini Atatürk düşmanı ilan etmişlerdir. Kardeşim, ben senin gibi düşünmek zorunda değilim. Senin gibi sevmek zorunda değilim.
T.V. de emekli bir öğretmen > diyordu. Hadi bakalım, ben bu kart cadoloz’a ne diyebilirim. Bana göre Atatürk demokrat’ta değildi. O devirde başka çare yoktu, buda benim yorumum. Atatürk bir askerdir. Bir askerin demokrat olması, eğitimine, yetişme tarzına, mesleğine aykırıdır. Muhalefetin hiçbir şekline izin vermemiştir. (inanmayan ilk mecliste ikinci grubun başına gelenleri okusun) hemen T.B.M.M. diyeceksiniz. Tek partinin emrine verilmiş, mebuslar Atatürk tarafından saptanmış ve aday gösterilmiştir. Seçim bir formalitedir. Meclis karar alıcı değil onaylayıcı bir kurumdur. Bütün bunlar Halk idaresi diye pazarlanmış ve tek adam iradesi, büyük önderin halk nezdinde ki muazzam prestijine dayanılarak dayatmıştır. Devrimler ; zamanla yayılarak sırayla yapılmıştır. Atatürk her yeniliği alıştıra alıştıra bir yol izleyerek yapmıştır.
Her şey Gazi Paşa istediği zaman, onun istediği şekilde ve ölçüde olup bitmiştir. Atatürk’ün kendi yakın çevresinden bile hiçbir zaman bir öneri, karar yada eleştiri gelmemiştir. Atatürk başarmıştır, gerisi benim için teferruat’tır. Sakın bana Atatürk’ün parlamenter sistemi tercih ettiği iddiasında bulunmayın çünkü palavradır. Yürüttüğü, fiilden kaç gibi başkanlık sistemi olmuştur. (Ha, sizin dediğiniz parlamenter sistem Stalin Rusya’sında da vardı.). Bende helal olsun diyorum, ancak böyle başarabilmiş. Bizim memlekette, Cumhuriyet eşittir Demokrasi sanan bir çok enayi vardır, ama yanılıyorlar, örnek, İngiltere. Aslanım, ben Kemalist değilim, Milli mücadelenin liderini ve devletimin kurucusunu elbette sever ve takdir ederim. Lakin, Atatürk’ü kullanarak, Atatürkçülük taslayarak ulusalcı taifesinin ve siyasi bir görüşün amaline hizmet etmem. Daha açıkcası mı ciğerimi Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmaya çalışan bir liderin istismar edilerek değişimi engelleyen bir zihniyetin aleti halin getirilmesi O’na yapılacak en büyük haksızlıktır. Okullarda, sınıf duvarlarında, Atatürk köşeleri olurdu orada, Selanikte doğduğu ev, Annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza Bey’in resminin gerçek olmadığını öğrendiğimde şaşırıp kaldım. İyi ama, buna ne gerek vardı. Babası diye elin adamının resmini oraya koymak beni kandırmak kime ne kazandırdı? Güler misin ağlar mısın be kardeşim Bir yanda ‘’Makbul Vatandaşlar öte yanda Makbul olmayan vatandaşlar’’ vardır ve Devlet varlığını bu ayrımdan kalkarak pekiştirir. Polemik var kavga yok. Vesselam.