Bu haftayı zafer haftası olarak kutluyoruz (26-30 Ağustos) 30 Ağustos, milletimizin Hürriyet ve istiklalini kazandığı bir zafer günü olması nedeniyle her sene çeşitli tören ve etkinliklerle kutlanmaktadır. Atatürk’ün önderliğinde Anadolu da başlatılan Kurtuluş Savaşının son döneminde, büyük bir taarruza kalkışarak düşmanı tamamen yok etme kararı almıştır.26 Ağustos 1922 yılında Mustafa Kemal’in başkumandanlığında başlatılan Büyük Taarruz 30 Ağustos da Dumlupınar da sonuçlanmıştır. İnsanın içinde doğup büyüdüğü toprak parçası olarak tanımlanan Vatan adeta onun kimliğinin ayrılmaz bir unsurudur. Milleti millet yapan unsurlar olan dil, din, ve kültür gibi öğelerin hayat bulduğu yerdir. Bir milletin bağımsızlığın göstergesidir vatan. Gelelim esas meseleye, Yukarıda yazmaya çalıştıklarım, bütün ezberci yazarların dilinde ve kalemindedir. Ben bu konunun Kırıkkale ve Türkiye açısından biraz arka bahçesini görmeye çalışacağım (hani ben at sineğiyim yar---) Öncelikle bu vesileyle Şehit ve Gazilerimizi bir kez daha şükran ve rahmetle anıyorum çünkü tespitlerin onların bilinenden daha değerli olduğunu gösteriyor. O ateşli yıllarda anlatılan ve yazılanların aksine, Türkiye nüfusunun en az %30 unun isteksizliği bilinmektedir. Her nedense yakın tarihimizin bu yüzü günümüz insanlarından saklatılmaya gayret edilmiştir.Mesela,Benim köyümden (Keskin-Gazibeyli)Malla (fakih)ayağına yatarak asker göndermeyen aile’ler olduğu gibi, 5 Asker kaşağıda,sonradan kurulan İstiklal Mahkemeleri kararı ile Keskin’de asılarak idam edilmiştir. O zamanın Türkiye’sinde de durum farklı değildir. İstanbul’da işgalcilere çanak tutanlar, Ege’de Yunan bayrakları açanlar, Kütahya’nın bir ilçesinde Türk ve tabiyiz diyenler.Haymana (Ankara)da davar sürüsünü Yunan bayrağı rengine boyayanlar.Kırıkkale’de bir kaç Millet vekili çıkaran köy de devletin vergi ambarını sayanlar.Yine aynı yerde milis komutanı olup,Cepheden kaçarak idamlar yargılananlar, (Hayret,bugün hala saygıyla anıyorlar.) Keskin kurtuluş savaşında 222 şehit vermiştir. Bu sayı o zamanların türkiyesinde azımsanamayacak bir sayıdır. Ayrıca, 63 yeşil kurdeleli madalya vardır. Evet beni sevimsiz ve edepsiz bulan yazarlar, bu madalyaları ebeniz nazar boncuğu diye takmadı o kahramanlara . hatta, yeşil kurdeleli madalyaların neden verildiğini , bildiginizide sanmıyorum. Geçen yıl,’’PATRİCK BUİSSON’’ bir kitap yazmış.‘’1940-1945:EROTİK YILLAR’’ ikincisinde yoldaymış.Fransa’nın Alman işgali altında geçen dört yıllık savaş döneminde Fransız kadınlarının ‘’Yediği haltları ‘’anlatıyor. Paris’te gerek para,gerçek gıda karşılığa, gerekse keyif için Alman askeriyle yatan kadın sayısının yüz bin kadar olduğunu söylüyor. Adam Ege ve Marmara köylülerinin ‘’ilk aylarda sergilediği gönülsüzlüğü’’yazdı da romanından yapılan filmi yaktılar yahu!!(Hadi bilin bakalım Yazar ve romanın adını,para ödülü yok.çünkü,Vallahi benimde param yok) Biz de şimdi tutup da mütareke döneminde İngiliz subaylarıyla yatan ‘’İstanbul sosyetesi hanımlarını’’ anlatan bir kitap yazsak ülkemiz ayağa kalkar.Sanki bütün kadınlar,’’Bakire Meryem’di’’ İşte farkımız bu,Fransa hiç hoşa gitmese de kendi gerçekleriyle yüzleşir,Türkiye bundan şiddetle kaçar,Tarihi gerçeklere değinmek, Fransa da serbest ,Türkiye’de tehlikedir.Kırıkkale’nin milli kahramanı Keskinli Rıza bey’in ismini bir caddeye verelim dedikte,Belediye korkusun dan dilekçemize Cevap bile veremedi. Bu vesileyle Gerçek kahramanları bir kez daha saygıyılar selamlıyorum,sahteleriyle işbirliği Paris kadınlarının gittikleri yere ısmarlıyorum.‘’Vatan sevgisin deki maksat,toprağa değil;onun üstünde yaşayan insanlara duyulan sevgidir.(Namık Kemal)