•4300 yıl önce Firavun Ramses’in annesi Tuya insanlığa seslendi: “Doğru yoldakiler sonsuza kadar yaşayacaktır.”
•3200 yıl önce ilahi kitap Tevrat feryat etti:“Doğru yoldakiler kutsanmıştır, kutsaldır.”
•2500 yıl önce Doğunun ışığı Buddha öğretisini duyurdu:“En hakiki yol orta yoldur.”
•2000 yıl önce İsa Peygamber (r.a.) sırtında çarmıhıyla haykırdı:“Yolda, hakikatte, yaşamda dümdüz, doğru yoldan ayrılma”
•2000 yıl önce Latin Bilge Ovidius en güzelini söyledi:“Orta yol en güvenlisidir.”
•1400 yıl önce Yüce Allah emreyledi:“Emr olunduğun gibi dosdoğru ol, aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırırım, belayı üzerlerinden eksik etmem. Aklını artır artırmaya çalış, çünkü aklı eksik olanın dini eksik olur, akıl da yedi kat gök yüzündeki Allah’ın nurudur, ışığıdır, melekesidir. Aklın zerresi oruçtan da namazdan da üstündür. Aklı şehvetinden önde olan insanlar meleklerden de üstün insanlardır, şehveti aklından önde olan insanlar hayvanlardan da aşağılık en adi hayvandır. Rum suresi 41. Ayeti: İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu…”)
•500 yıl önce Azize Teresa seslendi: “Doğru yoldakilerin ruhu Rabbin mutluluk duyduğu ve kendisinin de belirttiği bir cennete kavuşur.”
•Théoiyi niyetiyle uyardı: “Türk’ün eşeği bile bir başka, gözleri donuk kulakları düşük, belliki efendisinin emri altında ölmeye dünden razı.”
•Hegel haber yolladı: “Türk tesadüf akılla yaşıyor.”
•Avrupa çırpındı:“Türkler plan, program bilmez, kadercidir, yakınıcıdır, tesadüf yaşar, sorunlarına çare bulamaz.”
Firavun seslendi, Tevrat feryat etti, Peygamber tebliğ etti,
Bilge çırpındı, Yüce Allah defalarca emreyledi.
Hepsini duydun ama ey halkım doğruluktan saptın
Peygamberleri duydun duymamış gözüktün
İlahi kitaplara inanır gibi gözüktün ama inanmadın
İnançların göstermelikti hayatına hiçbir etki etmedi
Yaşamının bir parçası olmadı, kanına, ruhuna girmedi
Onu kökünde, ta içinde hissetmedin, canın, ciğerin haline gelmedi
Çünkü yaşamın karanlık gecesinde, varoluşun zorlu kavgasında
İnançların sahteydi, gerçek değildi ve bu yüzden hiçbir işe yaramadı
Ey masumiyetten beslenen cehalet
Cuma namazına koşarak gittin amma
Azıcık aşım kaygısız başım dedin
Bana değmeyen yılan bin yaşasın dedin
Her koyun kendi bacağından asılır dedin
Adam sende dedin,beni ilgilendirmez dedin
Hep yanlışa saptın, doğru yoldan ayrıldın
Ne yetim hakkı dedin ne öksüz hakkı bildin
Haramı helali hiç düşünmeyerek yedin-içtin
Haksızlıklar karşısında dilsiz şeytan gibi sustun
Bu halinle hırsıza, arsıza, soysuza güç verdin
Çürük binaların altında kalanların katilisin ey cehalet
Akıldan, bilimden, teknolojiden uzaklaştın ey yakınıcı
O süt kuzusu bebeklerinin katilisin ey fıtrat zihniyetçi
Dünya güzeli genç kızların celladısın ey zalim kaderci
Sustun ey sorumsuz,edep erdem bilmez vicdansız hep sustun
Akıldan, bilimden, teknolojiden, ehliyet ve liyakatten uzaklaşanlara
Çağın şartlarına ayak uyduramamış, bağnaz biatçı kafalara
Allah seni ıslah etsin, alnı secdeye değmemiş diye aşağılayanlara
Aykırı düşünen insanlara komünist, dinsiz, imansız, kâfir diyenlere
Her şeyi dine endeksleyip lakin dini bile doğru dürüst bilemeyenlere
Susarak güç verdin ve cennet ülkeyi onlara bırakıp çürümeye terk ettin
Ey çözümsüz yakınıcı asıl suçlu sensin
Ey sorumsuz,adam sendeci sebep sensin
Ey eksik iskân ruhsatı veren sorumlu, suçlu sensin
Ey kaderci, fıtratçı, yakınıcı zihniyet esas suçlu sensin
Ey ülkeme tarifsiz acılar yaşatan kan emici vampirler
Ey sırtlan gibi arkadan dolanan inşaat demiri çalan hırsızlar
Ey leş kargaları gibi fırsat kollayıp çimentodan götüren arsızlar
Ey yarasalar gibi karanlıklardan beslenen kan emici uğursuzlar
Ey aç kurttan daha aç kolon kesici ağzı kanlı vahşi hayvanlar
Ey asırlardır ülkemde hüküm süren katil cehalet sürüleri
Ey uğursuz cehalet süreleri, asrın faciaları, defolun ülkemden