Denizin çılgın dalgalarını yüreğinde hissedenin yanına oturdu, ruhu yara içinde olan. İçinde kopan fırtınaları anlatacakken sadece bir kelimeye sığdırdı “Neyse”
Gökyüzünden inen bir yağmur damlasının tene verdiği huzurun iz düşümüydü sözcüklerim. Âmâ birisine, gökkuşağının gözlere verdiği o muhteşem revnaklığının, zevkini anlatamamak ne kadar zor ise, insanlarında beni anlamaları o kadardı. Sözcükler satırdan değildi, sadırdan geliyordu. Mühim mesele konuşarak anlatmak değildi, susarak anlaşılmaktı. Zaten susarak anlaşılmayan kelamlarımızdan da bir şey anlatma ihtimali var mıydı bilmiyorum?
Bu zamanda çok konuşuluyor maalesef. Herkes anlatmak istiyor. Ve herkes her şeyi biliyor maalesef. Bilmiyorum diyene pek rastlamadım. Anlatamayınca bir burukluk meydana geliyor. Anlatanlar hep haklı, dinleyenler duymak istediklerini anlıyor. Konuşmak için konuşanlar ise hunharca hesapsızca kelimeleri sarf ederken kulağına çarpan seslerin nereye nasıl etki edeceğini bilmeden konuşuyorlar. Belki de içinde var olanı saklamak için konuşuyorlar kim bilir. Ya yara oluyor ya yaraya merhem. En zoru da yürek yanarken, kelimeler boğazında düğümlenirken, anlatacaklarını tam anlatacakken, bir yutkunma ile neyse kelimesinin arkasına saklanmak.
Aslında birde dinleme sanatı vardır. Karşısındakinin sözünü kesmeden, not almadan hissenin kadar konuşulandan anlamak. Derler ya ' Dinleyen söyleyenden arif gerektirir' diye. Ona mukabildir ki, dinleyenin kalbinde ki kadar karşı tarafa konuşuruz. Arz talep meselesi. Dinlemekte güzeldir. Anlatan işin ehli olunca kalbindekini bilince tamda oradan vurur seni. Yüreğinin derinliklerinde kopan fırtınaların önüne set çekmek için konuşur.
Bir de susmak vardır karşılıklı. Hiç söz gerekmeksizin, sessizce oturup, kalplerin konuştuğu. Kalpten kalbe bir yol var denildiğindeki olay susmaktır. Zaten yeterince çok konuşuluyor bu kürreyi arzda. Susmak erdemliktir. Engin ummanlar gibi açılan yaraları sadece susarak, gözlerinin daldığı, kimsenin anlamayacağını karanlığın deminde ki ayın mehtaba vuran kısmında susmak karşılıklı. Yıldızlar ile hemhal olup, sessizliği dinlemenin bir nebze huzur verdiği, güneşin doğuşunun saba rüzgarında hücrelerine kadar susmak. Mezarlıkta uzun uzadıya ufka dalan sacı beyazlamış adam, ses ile irkildi, yanına gelen meczup “Derdini anlatsan da, sadece dinlerler ben çok anlattım ama hiç cevap vermediler.” Ve sustu sacı beyazlamış adam, bir daha konuşmadı.